1 entry daha
  • bu kitap, türkçeye kazandırılmış ilk ve tek weimar cumhuriyeti tarihi çalışması olabilir. inceliğine rağmen hem doyurucu bir eserdir hem de weimar tarihini anlatma konusunda sazı elinde tutan ve kimseye kaptırmayan marksistlerin çaldığı, söylediği şarkıların ne kadar eksik olduğunu göstermesi açısından zihin açıcıdır. nazilerin iktidara yürüyüşünü izah edebilmek için tedavüle sokulan, 1923-1933 almanyasını baştan aşağıya bir felaket sahnesi gibi yansıtan weimar felaket mitinin kofluğunu faş etmesi bakımından da idrak yollarını temizleyici etkiye sahiptir.

    hitler'in almanya'da ipleri eline alışının öyküsü anlatılırken kurulan senaryo ve düzenlenen kurgu çok basmakalıptır: el arabasıyla ekmek alan almanlar, kaba saba bir ekonomizm propagandası üzerinden bu iktisadi buhranı sona erdirme sözü veren bir parti, oy yoluyla gelen dikta rejimi ve acı son. marksist anlatı bu senaryonun içine sosyal demokratların ihanetlerini, hitler'in sadece kendilerini durdurması için ileri sürülmüş bir kukla olduğu tezini de sıkıştırıverirler. elinizde, günümüz türkiyesiyle analoji yoluyla özdeşlik kurabileceğiniz ve kendisiyle aynı akıbete gittiğimiz söylemini kitlelere yayabileceğiniz, trajedisi büyük bir rejim vardır.

    kitabı okuduktan sonra bu anlatıları teker teker tuş edebilir hale geliyor insan. nazilerden önce cumhuriyete yönelik en büyük tehdidin komünistlerden ve ordu içindeki aşırı sağcı gruplardan geldiğini; bütün bir weimar dönemine teşmil ettirilen enflasyon belasının kuruluş döneminde belirli bir zamana has olduğunu; genellikle kısık sesli hitler hayranlarının mırıldandığı üzere almanya'nın diplomatik izolasyonunu nazilerden önce gustav stresemann gibi bir devlet adamı sayesinde kırmaya başladığını görüyor; demokratik kültürü ve kurumları, aşırı sağ ve aşırı solun tehdidine rağmen koruyup geliştirmeye çalışan bu cumhuriyetin varlık mücadelesine saygı duymaya başlıyor; nazilerin yükselişinde ve iktidarı ele geçirişinde aslan payının istikrar fetişisti alman merkez sağının hitler'e biat etmesi ve cumhuriyetle yıldızı bir türlü barışmamış alman elitinin devlet katında bir devir teslim töreni gerçekleştirmesi olduğunu anlayınca, bunu bir de italya'da mussolini'nin başa geçiş öyküsüyle birleştirince iki savaş arasında avrupa'da dolaşmaya başlayan o yeni hayaletin kimler tarafından ete kemiğe büründürüldüğünü de keşfediyor.
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap