1 entry daha
  • bu filmin tamamını iki kere izleme şerefine nail olmuş bir kişi olarak belirtmek isterim ki böyle bir senaryodan muhteşem bir fransız filmi çıkar ardından cannes'da filan yimi tane ödül alırdı. aslında kerime nadir'in romanıymış bu. hadi kerime nadir yazmış da sonra senaryolaştırmak kimin aklına gelmiş. bir de demiş ki biz bunda engin çağlar'ı oynatalım. filmin her dakikası bir coşku ve eğlence yumağı.

    mesela savaş sırasında üzerlerine bomba yağdıran ardından da kamp alanına düşen rus uçağını haber vermeye gelen askeri sevgili engin amcam "canına ot tıkarım senin" diyerek azarlamakta. ya asker napsın amca. elindeki plastik tabancayla ateş etmiş,uçak düşmüş işte.daha ne istiyorsun.

    sonra bu düşen rus uçağının pilotu bir çatışmada enginciğimi esir alıyor.rusyada yaşamaya başlıyorlar. çok da iyi anlaşıyorlar.delilerin uğrak yeri bir tavernaya gidiyorlar her gün. iki votka arası öpüşenler filan var. anlıyoruz ki o dönemde rusya'da öpüşmek bilinmiyor henüz. cahiller yani. bir de ruslar manyakmış. tavernadaki dansçı kızımızın fıttırmış tavşanlar gibi zıplamasından belli o da. pek de küçük bir yermiş bu rusya. engin türkan'a diyor ki "ormanda buluşalım", hemen anlıyorlar hangi orman,ormanın neresi...yani o derece küçük. mesela rusyaya gidince "köşedeki küçük kafeyi arıyorum" derseniz hemen gösterirler.

    yani öyle şahane bir film ki, kelimeler kifayetsiz kalıyor. arşivlik bir eser.günde bin üç yüz kırk iki kere izlemek istiyorum.
13 entry daha
hesabın var mı? giriş yap