7 entry daha
  • shakespeare'in -maalesef- kıyıda köşede kalmış, oynanmak için pek de tercih edilmeyen komedyalarından biridir. çünkü günümüzden bakıldığında çok da komik bir metin değildir; nedeni bu.

    2018-2019 sezonunda antalya devlet tiyatrosu tarafından sahnelenmektedir.

    oyun metnini tartışacak bir zemin yok, adam yazmış. kuralına uygun. yazar da yanımızda değil. nesini tartışacağız? sağ olsun. bize bu metni bahşetmiş.

    gelelim antalya dt ekibine ve rejisine.....
    başrolde selim bayraktar var. adam doğuştan yetenek. sahnede de öyle eğleniyor ki... seyircilere poz kesmese daha da güzel olacak. "bakın ben iyi oyuncuyum, bu da meziyetlerim" havası hakim. keşke yapmasa. henüz olgunlaşmadığını anlıyoruz maalesef. burayı okuyorsa demek istediğim şeyi o anlar. "replikler arasında seyirciyi kesme abi. seyirci zaten seni izliyor ve yeteneğinin farkında. yanındaki 10 küsur oyuncu arasında ışıl ışıl parlıyorsun. sen oyununu oyna. boş ver göze girmeyiver. anladın sen beni. kıps."

    oyunun özellikle ilk perdesi ve ilk 40 dakikası, oyuncular kendi arasında goygoy yapıyor gibi. hikayeyi seyirci anlamıyor. çok insan ilk perdeden sonra çıkar haberiniz olsun. oyunun hikayesi anlaşılmıyor sizin goygoy yapmanızdan. üstelik yaptığınız goygoy çok yerel. siz ve çevreniz mutlu olur. bir de tanıdıklarınız ve belki antalya seyircisi. biz ankara seyircisi olarak goygoylarınızı anlamıyoruz. çok normal değil mi? yönetmen bu kadar mı başıboş bırakıyor sizi? kafanıza göre takılıp laflaşıyorsunuz sahnede?.... sahne metnine müdahale ediyorsunuz! büyük lüks. biz ankara turnenizde çoğu goygoyu anlamadık haberiniz olsun. ayrıca, neden anlamak zorunda olalım?

    maalesef şunu dedik:
    "galiba oyuncular kendi arasında bir oyun çıkarmış." otoritesiz, oyunu yöneten kimse yok, herkes kafasına göre takılıyor, herkes seyirciyi güldürmeye çalışıyor. bunlar bir araya gelince üzülerek söylüyorum çirkin gözüküyor...... hadi selim bayraktar kotarıyor ya diğerleri?

    kürşat isimli oyuncu, oyunun başında oynadığı karakterde bir tik yapıyor. yüz, göz oynatma gibi bir tik. o tiki unutuyor, bir daha yapmıyor. bir de fransız bir karakteri oynuyor ama orada da cümleler kürt şivesi gibi ağzından dökülüyor. "nasıl oluyor yahu" diyorsunuz öylece bakakalıyorsunuz... "öyle iyi oynuyorum ki seyirci bakakalıyor diye düşünmez umarım. sahnede kontrolsüz hareket ediyorsun kardeşim. yeteneklisin ama kimse sana "aga buralar olmuyor" dememiş. muhtemelen kafana göre takılıyorsun ve üzülerek söylüyorum kötü gözüküyor. fransız şiven olmuyor. diğer roldeki tutumun, yaptıkların birbiriyle uymuyor. kimse sana bunun olmadığını söylemiyor mu?

    başıboş bir oyun olmuş maalesef. selim bayraktar'a mahkum... o iyi oynarsa oyun iyi.

    oktay gözpınar eski antalya dt müdürü. hep aynı şeyi oynar. neyi oynadığını ben de anlamadım. ama o ısrarla aynı şeyi/karakteri oynar. başka bir şey yarattığını görmedim. ritm duygusu zayıf. ekiple birlikte yaptığı her hareket ekibi bilerek bozmaya yönelikmiş gibi... üzülerek izledim.

    sedat mayadağ... 10 yıl önce antalya dt'de izledik kendisini. hala aynı... kendisi memur-oyuncu tanımının lugattaki hali. hep aynı. sabah 8 akşam 5 çalışan memur kadar memur oyunculuğu...

    evet bu oyunun gülen yüzü selim bayraktar. rejisör berbat ve maalesef kötü. resmen demişler ki selim bayraktar varken sen burada oyun mu yönetebilirsin? selim alıyor eline sazı, oynuyor. ne rejisör kalıyor ne dramaturg. selametle. hörmetler.
15 entry daha
hesabın var mı? giriş yap