7 entry daha
  • gramsci, italya’nın özgül koşullarında ve faşizmin yaşandığı bir ortamda proleter devrime zemin arayan, tüm yaşam enerjisini bu amaca ulaşmak adına kullanmış bir kişiliktir. konsey deneyimi boyunca, örgütleyici kimliği ve önderliği ile sürecin başarıya ulaşması için çaba harcamış, işçilerle birlikte fabrikalarda çarpışmıştır ve ordine nuovo’daki yazılarından, hapishanede ölene dek kaleme aldığı yazılarına kadar, proleter devrimin gerçekleşmesinin koşullarını tartışmış, stratejiler geliştirmiştir.

    güney sorununa ilişkin yazılarında, işçi köylü ittifakı tartışılmış, italya’nın kuzeye oranla az gelişmiş kesimi olan güneydeki, feodal ilişkilerin kırılması ve köylülerin proleter devrime katılmalarının sağlanması üzerine çözümlemeler yapılmıştır.

    konsey deneyimine ilişkin yazılarında konseyler, proleter devrimin ve gelecekte sosyalist sistemin temel örgütlenme modelleri olarak önerilmektedir. sendikaların ve partinin de tartışıldığı bu yazılarda, parti ve sendika benzeştiriliyor, sendikalar yadsınıyor ve konsey örgütlenmeleri alternatif olarak gösteriliyor.

    doğu- batı ayrımında, gramsci batılı olarak sınıflandırdığı toplumlara, sivil toplumda hegemonya kurma ekseninde bir devrim stratejisi önermektedir. batıda, sivil toplumun güçlü olmasından hareketle, bu tezi ileri süren ve geliştiren gramsci’nin bu fikirlerinin temelinde, italya’daki faşizm koşullarının ve oldukça güçlü bir devlet örgütlenmesi karşısında girişilecek silahlı mücadelenin başarı şansını görmemesi bulunmaktadır.

    hegemonya, lenin’den devralarak kullandığı bir kavramdır ama gramsci’de hegemonya, lenin’in kullanımından öte, daha geniştir. bir başka deyişle, gramsci’de hegemonya, yalnızca proletaryanın kapsayıcı önderliğini değil, tüm iktidar ilişkilerindeki moral egemenliği ifade etmektedir.

    tarihsel blok, gramsci’nin beklide tüm teorisinin odaklandığı noktadır. bu konu üzerinde çok fazla yazmamakla birlikte, gramsci’de sivil toplum ve siyasal toplum arasında, aydınlar yardımıyla oluşturulan uyum ve kurulan hegemonya, tarihsel bloku ifade etmektedir ve tüm teorisi de son tahlilde bu blokun yıkılarak, proletaryanın blokunun örülmesi üzerine yani proleter devrime odaklanmıştır.
    organik aydın ve geleneksel aydın ayrımı, proletaryanın entelektüel egemenliğini sağlamaya yönelik olarak ortaya çıkmaktadır. mevcut iktidar ilişkileri üzerinde, proletaryanın gerçek aydının yaratılamayacağı fikrini kabul eden gramsci, çözüm olara mevcut aydınları kazanmayı önermektedir, yani geleneksel aydınlar, organik aydınlara dönüştürülmelidir. gramsci, mevcut iktidarın, toplumsal rızayı örgütleyip hegemonyasını kurarken, aydınları kullandığını belirtmiştir ve bu yüzden aydınların kazanılması o’nun için önemli bir konudur.

    sivil toplum ise, gramsci’de üst yapısal alana tekabül etmektedir ve sivil toplum, devletten yani siyasal toplumdan görece bağımsız bir alan durumundadır. marks’ta sivil toplum bütünsel olarak sosyo- ekonomik yapıyı ifade eder şekilde, yani alt yapıyı anlatmak adına kullanılmıştır ve belirleyici olandır ama gramsci sivil toplumu üstyapıya dair olarak kullanmış ve yine belirleyici olduğunu ileri sürmüştür.

    gramsci’de sivil toplum kavramlaştırmasının, marksist gelenekten ayrıştığı ortadadır, ama gramsci’nin sivil toplum kavramlaştırması, onun diğer düşünceleriyle birlikte ele alınırsa, proleter devrime giden yolda, proletaryanın çıkarlarının, tüm toplumun ortak çıkarları gibi kabul edilmesini sağlamak düşüncesi açığa çıkacaktır.

    gramsci’nin sivil toplumu, tarihsel bloku yıkacak organik aydınların, hegemonya kurma mücadelesi verdikleri alandır ve bu mücadele kapitalizme karşı bir mücadeledir ve gramsci’nin sivil toplumu, kapitalizmi ehlileştirme aracı değil, ona karşı verilen savaşın ifadesidir.
115 entry daha
hesabın var mı? giriş yap