8 entry daha
  • yaşamın belirsizliğinin içinde kendini güvende hissedebilmek için önce bu belirsizliğin üstünde, hepsini aynı anda görüp kontrol etme yetisine sahip bir tanrı figürü inşa edip, sonra da ondan bu yetisini bizim için kullanmasını dilemektir. bilmediğinden korkmaktır aslında, bilmediğini kontrol edebilme isteğidir.

    gerçekte bir tanrı vardır ya da yoktur, duaları kaale alır ya da almaz, konu bu değil. bunun olabileceğine inanmak, bunu düşünmek bile bir yapbozun eksik parçası gibi cuk oturuyor aslında ihtiyaçlarımıza. yaşadığının ve öleceğinin bilincindeyken, evrendeki çaresizliğini, güçsüzlüğünü ve yalnızlığını içten içe idrak ederken, buna katlanabilmenin yegane yolu, tüm o bilinmezliğin, kayıtsızlığın ötesinde ve senin sahip olmadığın tüm güce sahip bir varlığın senin sesine kulak verebileceğini, ve onun vasitasıyla bile olsa bu belirsizlik üzerinde bir kontrol gücüne sahip olabileceğine inanmak. o yüzden huzur veren, insanın içini rahatlatan birşeydir dua etmek, çaresizlik antitezidir.

    öte yandan, duaları duyup yerine getirecek bir tanrının varlığına teknik olarak inanılmıyorsa bile -o zaman adına dua dememekle birlikte-, iyi dileklerin toplamıdır dua. kendin ve başkaları için derleyip topladığın iyi dileklerdir, ve iyi dilek insana iyi hissettirir.

    sanırım incil'de geçiyor bu dua (anafikir böyle olmakla beraber ifadem yanlış olabilir), ancak benim için dua olmaktan öte felsefeye dönüştü. "değiştirebileceğim şeylerle mücadele edebilmek için bana güç, değiştiremeyeceğim şeylere dayanmak için sabır, ve bu ikisini ayırdedebilmek için bana akıl ver" der.
435 entry daha
hesabın var mı? giriş yap