2 entry daha
  • her bebek doğuştan materyalisttir. bu acıyla ilk karşılaştığı anda öğrendiği ilk dersin (muhtemelen ciğerlerini yakan ilk nefes) sonucudur. dışarıdaki dünya öylesine gerçektir.

    çocuk dini çok sonra, eğer dindar bir çevrede yetişiyorsa taklit ettiği ilk figür olan annesinden ve giderek yakın çevresinden öğrenir. ona başta gerçek olduğunu sandığı evrenin, asıl gerçeğin hayal meyal bir yansıması olduğu öğretilir. bu tüm iyiliklerin temsilcisi olan tek ve saf varlığın yansımasıdır.

    çocuk, giderek evrendeki her şeyi bu varlığın yarattığına şartlanır. ta ki günün birinde tüm iyiliklerin timsali olan o varlığın nasıl olup da böylesine kirli bir evren yaratmış olduğunu kendi kendine soruncaya kadar.

    bu soruyu sorduğu anda artık onun da benliği, kirlenmiş evrenin acılarla ve kötülüklerle dolu döngüsünde kendisinin de payı olduğunun ayırdına varmış olur. çünkü şüphe yapının temeline bir kez işledi mi artık temel çürümüştür ve onarımı da yoktur.

    öte yandan bu çıplak ve çirkin gerçeği kendine itiraf edemeyen insan, kaçışı başkalarının dikte ettirip ezberlettiği kalıplarda arayacak, "tanrının herşeyi zıddıyla yarattığı", "katledilen masumları ve kendini bilemeden açlıktan ölen bebeleri cennetin kapılarında meleklerin beklediği" bir evrene dair ütopik klişeler ezberleyip bunları tekerleyecek ve ömrü boyunca kendi sorgulamasını hür iradesiyle yapmak cesaretini bulamayacaktır.
    o zaman sadece iki tür insan vardır:
    sorgulayanlar ve sorgulamaya cesareti olmayanlar
35 entry daha
hesabın var mı? giriş yap