2 entry daha
  • reklamveren ile tüketici arasında bir aracılık işlevi görmeye çalışan, sinsice, wormtonguevari bir şekilde reklamverenden yana taraf alan, bir "biz ve onlar" (bkz: us and them) psikolojisi yaratmaya çalışan ankaray ilan panoları. "ama burayı görmezler" önermesini yanlarında getirmişlerdir.

    dallas smythe, kitle iletişim araçlarının seyircileri metaya dönüştürdüğünü öne sürmüştür. buna karşılık sut jhally, bu süreç içinde metaya dönüşenin aslında izleyicinin zamanı olduğunu söylemiştir. 30 dakikalık bir dizi içinde yaklaşık sekiz dakika reklam vardır, yani kitle iletişim araçları izleyicinin bu dizi için ayırdığı yarım saatin sekiz dakikasını reklamverenlere satmaktadır. izleyici için önem arz eden bir alanın içine sızmıştır reklamverenler...

    halbuki, metro istasyonları, özü itibariyle, pascal augé'nin deyişiyle, "any space whatsoever"lardır. ayrıca (bkz: deleuze). insanların geçip gittikleri, belirli bir önem atfetmedikleri, stand by modunda dolaştıkları yerler... netice itibariyle reklamverenin bu alana sızması abesle iştigalden ibaret olacaktır.
82 entry daha
hesabın var mı? giriş yap