8 entry daha
  • hayvanları hafife alıyoruz. özellikle hayvanları değerlendirirken onları kendimize göre kıyaslıyoruz dolayısıyla onları başarısız buluyoruz. antroposentrik kendini beğenmişlik mi dersiniz size kalmış. hayvanları değerlendirirken kendi kapasitelerine göre değerlendirmeliyiz.

    "odd that our measures of animal intelligence are often tests for what we do best, rather than tests for what they do best."

    "ilginçtir ki, hayvanların zekasıyla ilgili yaptığımız testlerde izlediğimiz kıyas yöntemi, onların ne konuda iyi oldukları ile değil bizim ne konuda iyi olduğumuzla yapılıyor."

    - neil degrasse tyson

    zeki insanlar olduğu gibi ortalama zekaya sahip insanlar da var. hayvanlarda da durum böyledir bir hayvan kendi türündeki diğer hayvanlara kıyasla daha zeki olabilir ve insan dilini daha kolay anlayabilir.

    insanlarda konuşma ile ilgili bağlantılı bir gen var: foxp2. bir ailedeki hemen hemen bütün bireylerin (belki de tümü) bir konuşma bozukluğuna sahipmiş. aile bireylerinin genomuna bakmışlar ve foxp2 geninde bir mutasyon olduğu saptanmış.

    daha sonra bu gen insanın en yakın kuzeni olan şempanzelerde bulunan versiyonuyla kıyaslanmış. aradaki fark 2 aminoasitlik bir farkmış! yani bu gen insanlardaki versiyonuyla hemen hemen aynı. bu genin bağırsakta ve beyinde bir takım fonksiyonları var beyindeki fonksiyonu öğrenme ve hafızada rol oynayan nöroplastisiteyi etkiliyor olması. fark iki aminoasit olmasına rağmen fenotipte büyük etkileri olmuş; ailedeki bireyler bu proteindeki mutasyonlar yüzünden konuşamıyor.

    insandaki versiyonuyla şempanzelerdeki versiyonu aynı olsaydı yine de şempanzeler konuşamazdı ama belki insan dillerini daha iyi anlayabilirlerdi.

    ilk entry'de de belirtildiği üzere, primatların insanınki gibi bir dil geliştirmesi için önünde evrimsel olarak çok uzun bir yol var. gırtlak-dil yapısı,çene yapısı, beyin yapısında büyük değişikliklerin gerçekleşmesi lazım.

    ilk entry'de bahsi geçen koko isimli goril ile bir deneyde koko'ya bakıcısıyla bir telefon görüşmesi yaptırılmış. hayvanlar telefon görüşmesi yapamaz çünkü telefon görüşmesi soyut bir iletişimdir. konuşan kişiyi göremezsiniz. hayvanlar göremedikleri canlıların varlığından haberdar olamıyormuş çünkü hayvanların algısında fiziksel dünya katmanı var, insanlarda ise fiziksel olmayan bir katman daha var. bu konuya sapiens a brief history of humankind isimli kitapta değiniliyor. bütün bu faktörlere rağmen koko bu görüşmeyi yapabilmiş. kontrol grubundaki diğer goriller ise bunu başaramamış. koko'nun genomuyla ilgili bir araştırma yapıldı mı bilmiyorum ancak kendisinin genetik bir harika olabileceğini düşünüyorum.

    kısacası insanlardaki dil kapasitesinin primatlarda bulunması mümkün değil, arada 8milyon yıl boyunca karışmamış bir gen havuzu söz konusu. bu süreçte insan beyni o kadar değişti ki -özellikle de cinsel seçilim sayesinde- insan beyninin spesifik bölümleri zamanla değişti. insanlar çok hızlı bir şekilde evrimleşmiştir, haliyle beynimiz de çok kısa bir süre içinde farklılaştı.

    dawkins, bu konuya unweaving the rainbow isimli kitabında değiniyor.

    dawkins'e göre insan beyninin büyümesi bilindik faktörlerin yanı sıra harita okuma yeteneğinden geliyor. harita okurken soyutluk ve sembolizm kullanmış oluyoruz. hayvanların soyut olan veya göremedikleri şeyleri hayal etmeleri mümkün olmayabilir. bu yüzden de onlara karmaşık cümleler kullanarak bir şeyler anlatsak dahi beyinlerinde bunlardan sorumlu kısımlar bizimle aynı seçilim baskısına maruz kalmadığı için bizi anlayamazlar.

    dawkins'e göre harita okumanın yanı sıra atış yapma yeteneğimizin de evrimsel sonuçları olmuş olabilir. avcı-toplayıcı insanların ete erişebilmek için taş/mızrak gibi nesneleri atmak konusunda ustalaşması gerekmiştir. atış yapmak zorlu bir süreçtir çünkü elinizi ne zaman serbest bırakmanız gerektiğini, açıyı, hızı vs. gözönünde bulundurmanız gereken birçok faktör vardır. bütün bunlar yüksek bir hesaplama yetisi gerektirir.

    bu hesaplama yetisi insanların kompleks cümleleri, sosyal etkileşimleri anlamasını kolaylaştırmış, hafızamızı daha etkin bir şekilde kullanmamızı sağlamamız için seçilim baskısı oluşturup dillerin gelişiminin önünü açmış olabilir.

    atış yapmaktan bahsetmişken, konuşmak da bir atış yapmak değil midir? konuşurken ağzımızdan kelimeleri çevremize atarız, hedef ise kime konuşuyorsak onun kulaklarıdır. birbiriyle dil yoluyla iletişim kurmaya çalışan ilkel insanlar kendi aralarında çok primitif bir dil geliştirmiş olabilirler. özellikle de habilis ve erectus gibi atalarımızın bile henüz gırtlak yapısı tam gelişmemişken, çıkarabilecekleri seslerin sınırlı olacağını gözönünde bulundurmalıyız. bu bahsettiğim primitif dili algılayamayan insanlar ise sosyal anlaşmazlıklar sonucunda öldürülmüş veya dışlanmış olabilir. aynı şekilde birbiriyle iletişim kurabilmek kurabilenler için bir avantaj sağlayıp, genlerini daha hızlı yaymalarını da sağlamış olabilir.
2 entry daha
hesabın var mı? giriş yap