4 entry daha
  • the happy prince, gerek yazıldığı zaman dilimi, gerek yazarının * bu döneme bakış açısı sebebiyle hiç de göründüğü gibi sadece masal yada sadece kısa öykü değildir.
    hikayede, gençliğinde dilediği gibi at koşturmuş, sıkıntı nedir bilmemiş, bir kez olsun yüzü asılmamış olan mutlu prensimizin öldükten sonra görevini şehrin tepesindeki bir heykel olarak sürdürmesi ve bundan sonra nasıl bir toplum bilinci kazandığı anlatılıyor. zaten öykünün anlatmak istediği şey halkla soylular arasındaki uçurum, bu da yazarımıza büyük bir hareket özgürlüğü sağlamakta; viktorya dönemi ingilteresinden daha bereketli bir toprak da görmedim zaten ingiliz edebiyatında. gövdesi altından, gözleri çok değerli taşlardan olan prens bir gün belki de üst benliği sayılabilecek kırlangıçla tanışır ve bütün bedenini şehirdeki yoksulluğu sona erdirmek için kullanır, prens yavaş yavaş değerini yitirirken yardım ettikleri sevinir. öyküde başta kibirli ve umursamaz gözüken kırlangıç oscar wilde tarafından ideal bir aristokrat kimliğine sokulur; yardımsever ve alçakgönüllü. upper class ın züppeliği hikayenin sonuna doğru azalırken aynı zamanda kamu vicdanının da nasıl birşey olduğunu öğrenirler.
    böyle bir konunun böyle bir kısa öyküde işlenmesi belki de wilde'ın alışkanlığından geliyor olsa gerek. kendisi viktorya döneminin ikiyüzlülüğü, adaletsizliği, umursamazlığı ve kibirine oldukça olumsuz bakan biri olduğundan bu kısa öykü onun bu konuyu ilk dile getirdiği yazılı eser değildir. bir başka örneği için; (bkz: the picture of dorian gray)
43 entry daha
hesabın var mı? giriş yap