7 entry daha
  • oldukça ilginç ve eğlenceli bir etkinliktir. dünya'nın pek çok yerinde hash yapan insanlar bulmak mümkündür.
    hash, bir grup manyağın her hafta, ya da iki haftada bir, belli bir günde toplanıp, kendilerini genellikle doğa ortamına atmalarıyla başlar. bu insanlar çoklukla statü sahibi, doktor, avukat, müyendiz, örtmen ya da kafe, restoran sahibi vsdirler. yorucu bir haftanın sonunda stres atmak, deşarj olmak isterler. ve bunun en güzel yollarından biri (özellikle orta yaş insanları için) hashtir.**

    dediğim gibi önce bir yerde buluşulur. sonra ormana gidilir. ormanda o gün için görevli iki üç kişi, daha önceden, belli aralıklarla ağaç üstlerine, taşlara, yerlere un atarak* izler koymak suretiyle bir parkur hazırlamışlardır. bu parkur genellikle 2-3 saat süren bir yürüyüş parkurudur. ormana gelen hasherlar önce bir daire oluşturur. bu dairede parkuru hazırlayan şahıslar kısa bir bilgi verirler. "parkur biraz zorlu, çocuklar otursun, gelmesin" ya da "nefis yerlerden geçicez bugün sakın kaçırmayın" gibi... ve "on on" nidalarıyla yürüyüş, koşu (kim nasıl isterse öyle gider) başlar. hash yabancı kaynaklı bir etkinlik olduğu için yabancı terimler kullanılmaktadır. zaten türkiyede de büyük şehirlerimizde bulunan hash gruplarında türkiyede yaşamakta olan pek çok yabancı vardır.

    neyse efenim bu hasherlar, yarışma amacı olmaksızın parkuru tamamlarlar. kazanan kaybeden yoktur. herkes kazanmaktadır aslında zira parkur dönüşünde kendilerini mangal ve bira beklemektedir. aslında bunların bütün derdi yiyip içmektir arkadaşlar. parkur bitince yeniden daire oluşturulur. ve anlamlı anlamsız her şeyle ilgili olarak kişilere "ceza" verilir. pembe giymiş olmak bir ceza konusudur mesela çünkü hasherlar pembeden nefret ederler. ya da parkur sırasında "short-cut" yapmış olmak da ceza sebebidir. peki nedir bu ceza derseniz şudur: kocaman bardaklara bira konur. hash şarkısı söylenir. şarkının sonunda "drink it down" bölümüne gelindiğinde* cezalı kişi birayı içmeye başlar. bu drink it down down down down.... isteğe göre uzatılır (ya da cezzalıya ne kadar bira içirtilmek istendiğine göre). sonra "on your head" diye bağırılır. bu da şu demektir: içemediin bira kaldıysa onu başından aşağı dökeceksinn!!! evet şaka diil. eğer cinlik yapmaya kalkıp kalan birayı başınıza dökmezseniz (ki kar, kış, yağmur.. bunların hiçbiri dökmemeniz için bir sebep olamaz) o zaman başkaları döker başınıza birayı mazallah...

    ha bi de bu rahatsız insanlar yeni spor ayakkabılarına da kıl olurlar. eğer pırıl pırıl parlayan bi spor ayakkabı giymişseniz, ceza alırsınız. fekat bu defa birayı bardaktan diil o yepisyeni ayakkabınızın içinden içirtirler size**

    sonuç olarak herkes sarhoş olur, mangalda hayvanlar gibi ıvır zıvır yer, biradan yapık yapık olmuş saçlarla ve tabi ki başta "doğa sporu"(!?) yapmış olmanın verdiği huzur ve sağlıkla(!?) evine döner.

    şehriden şehire biraz farklılıklar göstermektedir. ama tavsiye edilir. özellikle antalya hash süperdir. yalnız eşşek şakası, ya da aşırı rahat davranışları kaldıramayan bir yapıdaysanız hiç ama hiç bulaşmayın derim. çünkü cıvıklığın doruklarında dolaşır bu insanlar. (bi de hashe ilk katılanlara virgin derler)

    sloganı ise "do it in any weather anyway..!"dir.

    son olarak hash şarkısını da hatırladıım kadarıyla burada siz sevgili okurlarla paylaşmak geçer şu deli gönlümden:

    "here's to the hashers, they are true blue,
    they are the bastards through and through,
    they are the pisspots (ya da hashers) so they say,
    and they'll never get to heaven in a long long way
    drink it down, down, down ....."

    küçük bi not: bu ingilizce terminoloji davasının rahatsız edici duyulabiliceini biliyorum ama zamanla alışılıyo. hemen önyargı yapmayın, eşşeklik etmeyin.*

    ve ayrıca (bkz: http://www.ankarahhh.com/)
    (bkz: http://antalyahash.8m.net/)
27 entry daha
hesabın var mı? giriş yap