3 entry daha
  • 1901 yılında balıkesir’in savaştepe bucağında (o zamanki adı giresun - daha eski kiresun) doğmuştur. posta-telgraf memurlarından hakkı bey’in oğludur.

    hikmet bey, istanbul’da 1919 yılında askeri tıp okulu’nda okumaktadır.

    okulun öğrencileri sivas’ta mustafa kemal paşa tarafından vatanın işgalini önlemek için bir kongrenin toplanacağını öğrenirler. mustafa kemal de " gençlerin de görüşlerini almalıyız " diyerek sivas’ta toplanacak olan kongreye 3 öğrencinin katılmasını ister.

    bunun üzerine 1919 yılında askeri tıp okulu öğrencileri sivas kongresi’ne 3 delege göndermek isterler. üçüncü sınıf öğrencisi hikmet bey ve yusuf bey (balkan) delege seçilir ve yol paraları olmadığı için aralarında para toplarlar. ancak 9,5 lira yani bir kişinin sivas’a gidebilmesine yetecek miktarda para toplanabilir..aldıkları kararla öğrencileri temsil etmesi için tıp öğrencisi hikmet bey sivas kongresine gönderilir.

    işte bu kongrede öğrenciler temsilcisi olarak katılan genç tıbbiyeli öğrenci hikmet bey, abd veya ingiltere manda ve himaye konusu telaffuz edildiğinde çok şaşırmış ve çok sert bir tepki göstermiştir.

    mustafa kemal'in de bulunduğu bir toplantıda yüksek sesle tarihe geçecek aşağıdaki sözleri ifade etmiştir;

    “beyler; delegesi bulunduğum türk gençliği beni buraya bağımsızlık yolundaki çalışmalara katılmak üzere gönderdiler. mandayı kabul edemeyiz. eğer manda fikrini kabul edecek olanlar varsa bunları şiddetle reddeder ve kınarız. eğer manda fikrini kabul ederseniz sizleri hain ilan ederiz."

    heyecanla konuşmasını tamamlamış ve akabinde mustafa kemal 'e dönerek aynı çoşku ve kararlılıkla ;

    " paşam siz de manda fikrini kabul ederseniz sizi de reddederiz. mustafa kemal’i vatan kurtarıcısı olarak değil vatan batırıcısı olarak adlandırır ve lanetleriz.” demiştir.

    herkesin bu kararlı itiraz karşısında şaşkın ve mustafa kemal 'in tepkisini merak ettiği ortamda mustafa kemal paşa tıbbiyeli gencin çıkışını çok beğenir, mutlu olmuştur ve hemen o meşhur cevabı verir;

    “ evlat içiniz rahat olsun. biz azınlıkta kalsak dahi mandayı kabul etmeyeceğiz.mandada yok, himayede yok. parolamız tektir ve değişmez : ya istiklal ya ölüm.." der.

    delegelere dönerek, "beyler gördününüz mü, muhtaç olunan kudret gençliğin asil kanında zaten mevcut " deyip sonra tıbbiyeli hikmet 'i alnından öper ve "gençler , vatanın bütün umut ve geleceği size , genç kuşakların anlayış ve enerjisine bağlanmıştır " der.

    kongrede söylenen bu sözler, daha sonra ulu önderin büyük söylev'in sonunda 1927 ekim 'inde, "...muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur. " olarak tüm gençliğin ülkesini, bayrağını seven özünün bağlılığı, güvencesi için kullanılmıştır.

    cumhuriyetin ilanından sonra " boran " soyadını alır. erken denecek yaşta, 46 yaşında veremden ölür. ölümüne neden olan verem hastalığına da tabip yarbay olarak sarıkamış'ta görevliyken soğuk ve kara rağmen özverili çalışması, karda mahsur kalan askerlere ulaşmaya çalışırken ciğerlerini üşütmesi nedeniyle yakalandığı belirtilmektedir.

    oğlu sanatçı, sunucu orhan boran , torunu da beyin ve sinir cerrahisi uzmanı op.dr. burak orhan boran'dır.

    kaynak : ankara balıkesirliler derneği
9 entry daha
hesabın var mı? giriş yap