13 entry daha
  • gerçeği fantastiğe yaklaştırarak, dünyayı çekilmez, yazgıyı çileci kılan gündelik düzenin saldırganlığını anlatır gogol hikâyelerinde. metinlerinin derinliği, dünya sofrasında minderini kapamayan sıradan insanların “yoksunluk”larını, anlatılabilir hâle getiren fantastik dilde gizlidir. öyle ki sokakta yürürken pencereden çöp atılsa, o pencerenin altından geçeceği tutan, o sebeple şapkasının tepesinde her zaman kavun karpuz kabukları gibi abuk sabuk şeyler olan, kaybettiği burnu kent merkezinde memur olarak dolanan, gazetelerde iki ineğin bir dükkâna girip yarım kilo çay istediğini okuyan, oturduğu yerde durmadan kalem ucu sivrilten ve aklını bir devlet dairesinde memurluk hakkıyla kaçıracak olan “talih fukarası” kahramanların yankısı gibidir. gogol öykülerinde, dünyanın uğultusunda kendi sesine hapsedilmiş olanın, terk edilmiş ve kendine gömülmüş olanın kederli isyanını sahneler. isyan edenin kıymetli bir şeyi çalınmıştır kendisinden. herkesin payına düşen dünya nimetlerinden mahrum bırakılmış, dillendirebileceği bir esirgenmişlikle kala kalmıştır orta yerde. ne bekleyeni, ne seveni ne de merak edeni vardır berisinde. bu yetmezmiş gibi tüm yoksulluğuyla seyirlik eğlencesidir dışında kaldığı dünyanın...
12 entry daha
hesabın var mı? giriş yap