2 entry daha
  • a / adacayi

    kökünde yalın, diri, hiç ölmeyecekmiş gibi durur. öyledir de. koparıldığında, kurutulduğunda,, kavanozlara konup saklandığında rengini ve kokusunu pek değiştirmez. neyse odur sanki. dalları daha bir sertleşir, yaprakları daha bir toplanır, daha bir içine kapanır, o kadar. 25-30 santim boyunda, salgı tüylü, ecza kokulu (yararlı bütün otlar gibi. ama kaynar suda hemen değişir, bunu daha sonra, bardakta üstüne su dökünce, içmeye başlayınca göreceğiz), sessiz, mübarek bir ottur.halikarnassos’un bütün tepelerinde, eteklerinde görülür. demek ki bir akdenizli. tüylü, mor çiçekli, sayısız küçük yapraklı, eskil, kirli, boz yeşil renkte, ince, uzun dallı ve kadife pürüzlüğünde ve donuk. kuru yapraklar başparmak ve hemen ondan sonra gelen iki parmakla tutup kırıldığında
    çıt!
    diye bir ses çıkarır. yaprakların üstten damarları yok gibidir, ya da görülmez. on on beş yaprak, ince çay bardaklarına konup, üzerine kaynar su döküldüğünde (şimdi benim yaptığım gibi), birden açık sarıyle açık yeşil bir renk bırakır. yapraklar yavaş yavaş açılıp dalındaki gibi canlı durmaya başlar ve hemen de suyun yüzüne çıkarlar. işte tam bu zaman ilk kokusu değişir, hafif yara kokularına döner. pansuman odalarında duyulan kokulara çalan bir kokudur bu. yapraklar iyice açılıp ağırlaşınca da suyun dibine çöker. suyun rengi de tam sarıya döner. açık, güzel bir sarıya. artık içmeye başlamalısınız demekti bu. hem de hemen, uzatmadan, benim gibi.

    ilhan berk, "berk sözlüğü", yeni dergi, sayı 118, temmuz 1974.
    (bkz: telif haklarını ihlal etmek)
314 entry daha
hesabın var mı? giriş yap