17 entry daha
  • her şey baştan aşağı dijital kesilse de bazı şeylerin nesnesine dokunmadan yapamıyor insan. bellekte, bedavadan dinlenmek üzere durduğu yerde duruyor olsa da radiohead albümleri, ara sıra orjinal plaklarının bukletlerine dalıp plaktan dinlemeyi, sesi bana getiren nesnesine dokunmayı seviyorum.
    tıpkı readerda duran pdf kitabı olmasına rağmen ara sıra sırt üstü yatağa serilip özlediğim pasajlarını tekrar tekrar okuduğum yapı krediden çıkan gecenin sonuna yolculuk kitabı gibi.
    hyrie yakamdan tutup beni silkeleyen bölümü paylaşmış zaten. bu kadar laf ettikten sonra küçük bir pasaj geçmessek ayıp olur artık.

    "...
    öyle bir noktaya, belki de yaşa gelmiştim ki, insan artık her geçen saatin neler kaybettirdiğinin bilincinde oluyordu. öte yandan, zamanın yolunda zınk diye durabilmek için gerekli bilgelik gücüne henüz erişebilmiş de değildik, kaldı ki durmasını bilseydik dahi ta gençliğimizden beri bize hep hükmeden ve hayran olduğumuz o ilerleme çılgınlığı olmadan ne yapacağımızı da bilemezdik. zaten artık onunla, yani gençliğimizle eskisi kadar gurur duyamıyorduk, gelgelelim henüz herkesin önünde itiraf edemiyorduk gençliğin belki de bundan, bir an önce yaşlanmak hevesinden ibaret olduğunu.
    tüm gülünç geçmişimizle o kadar gülünç şeyler, aldatmacalar, saflıklar keşfediyorduk ki belki de genç olmayı bir anda durdurabilmeyi isterdik, gençliğin kopmasını beklemeyi, bizi geçerek çekip gitmesini beklemeyi, uzaklaşmasını izlemeyi, tüm o küstahlığına bakabilmeyi, bıraktığı boşluğa dokunabilmeyi, derken kendi önümüzden son bir kez daha geçerken gözlemeyi ve sonra da kendimiz çekip gitmeyi, onun, yani gençliğimizin gerçekten gittiğinden iyice emin olmayı ve o zaman da huzur içinde, kendi yolumuzdan, tamamen kendimiz olarak, usulca zaman'ın öte tarafına geçip insanların ve nesnelerin neye benzediklerine gerçekten bakabilmeyi."
235 entry daha
hesabın var mı? giriş yap