257 entry daha
  • kurtulduğuma şükrettiğim lanet. küfrü, dil birikiminin bir parçası olarak kabul ettiğim, bir kültür olarak gördüğüm ve bu sahada "yaratıcılık" yarıştırmaya çalıştığım zamanlarım oldu. zihin açtığını, dilin tuzu biberi olduğunu savunduğum zamanlardı bunlar. kurtulduktan sonra öyle bir görüyorsunuz ki kelime haznenizi nasıl baltaladığını ve asıl potansiyelinizi körelttiğini... "ayıp olmasın diye" küfre giden yolu açıp, son anda sinkaflı kelimeleri etmemeyi; saygılı ve inanılmaz yaratıcı bir tutum olarak kabul ettiğim bir dönem de vardı. çok aşağılık geliyor şimdi: bir cümle bile kurmaktan aciz ve derdimi anlatmaktan bu kadar uzak oluşum. ve daha iyi fark ediyorum o zamanlarımda ciddi konuşma güçlüğü çekiyor olduğumu. küfür benim için bir tür bağımlılıkmış. anlatamadığın, ifade edemediğin bir hissiyatı üzerinde düşünüp; daha iyi ifade etme yolları arama yerine böğürtü çıkarmak gibi bir şeymiş.

    küfrün daima hedef aldığı değişmez atış tahtasından bahsedelim biraz: kadın. derdim ki eskiden, kadının yanında niye küfür edilmezmiş, bırakın bu kibarlıkları, bilakis kadınlar da etsin. ikiyüzlü değilim ya, neysem oyum ya, kadının yanında da erkeğin yanında ettiğim gibi küfür ediyorum hesapta. hem kadınlar niye rahatsız olacakmış küfürden? diyordum. şimdi edilen her küfrün, tanıdığım ve tanımadığım her kadına, anneme, babaanneme, yeğenime edilen bir aşağılama olduğunu görünce yıkılıyorum. nasıl bir kin ve dışavurumdur bu? nasıl toplumsal çarklara maruz kalmışız da böyle bir dil bırakmışız kendimize? bir erkeği aşağılamak, tahkir etmek, küçük düşürmek için bile ona önce kadınlık veriyoruz. ona koyuyoruz?! hem de çocuk yaştan beri kıvançla koyuyoruz. bunun beyne gururla emdirildiği bir toplumda yaşıyoruz. küfür ettikçe erkeklik ve helal olsunlar artıyor. oğullarındaki üreme organı olan et parçasının kendi neslini devam ettireceğine daha çok mu inanıyor bu şekilde babalar? oğlum ibne değil sevinci mi yaşıyorlar, eşleri ve anneleri aşağılanırken?

    eskiden ne kadar küfürbaz biri olduğuma inanamazsın sözlük. öyle ki küfrü bırakmak için her küfürden sonra dilimi kuvvetle ısırmak zorunda kaldığım bir dönem geçirdim. çok şükür günlük lisanımdan tamamen çıktı diyebilirim. yoğun fiziksel acı ve anlık tepkilerde çocukluktan beri "rol model babasından" gördüklerini uygulamakta ısrar etse de beynim, çok yol kat ettim. ve bunu itiraf ediyorum; agresifliğim azaldı. burada agresiflikten kastım insanın yaşama hırsı değil; insanın kendi kendisini fuzuli yere sinirlendirme ve sonucunda yine kendisinin zararlı çıkma ayinidir. evet bunu çok yapardım. sonunda fark ettim ki ben, esirim sandığım o lafların; ağzımdan çıkanın esiri olmuşum. dilin mantıksal ilişkileri, beynimi şekillendirmiş. kadınlara bakış açım, rüyalarımdaki şiddet unsurları, tartışma esnasında öfkeme hemen yenik düşme gibi "ben" dediğim olgular aslında benim kendi ruhumla beslenen bir yaratığa aitmiş.

    fakat en korkuncu bunlar değil. kanımı donduran başka bir şey var. o kelimenin günlük dilde "yenme, kazanma, üstün gelme" anlamlarında sürekli yükseliş yaşaması... te-ca-vüz. eğer bu oturup üzerine konuşulması gereken bir şey değilse, acaba ne hakkında konuşmamız gerekir diyorum kendime artık. bilinçaltımızda böyle bir bağlantı nasıl kuruluyor? birileri lütfen açıklasın. tüm maksadı "kazanmak" için neslini devam ettirmek olan o ilkel primatın kalıtı mı bu bağlantı? kazananı ve bir kaybedeni olması üzerine tasarlanmış olan spor müsabakaları, yarışlar, mücadeleler, savaşlar nasıl oluyor da -kazanan- taraflarca "tecavüz ettik" benzetmeleriyle anılabiliyor? lütfen biri anlatsın. düşünmeden mi çıkıyor? düşünse etmez mi? bir insan düşünmeden böyle bir söz edebiliyorsa, o söz artık onun yerine mi düşünmektedir? o anlamda demiyor mu? öyle biri değil mi? bir söylem yaratıp, bunu başkalarına ve özellikle çocuklara aktardığının farkında değil mi? biz kendimize, beynimize, ruhumuza nasıl bir kötülük yapıyoruz böyle?
199 entry daha
hesabın var mı? giriş yap