1 entry daha
  • atiq rahimi'ye daha önce çok giydirmişim*.
    vaktiyle beni bunca öfkelendirmiş olan bu yazar, aynı isimli roman ile fransa'nın en prestijli ödülünü almış. ben romanı okumadım ancak filmi izledim. hakkında üç beş kelam edeceğim de filmi olacak;

    film, afganistan'da, savaş ve kadın durumuna oldukça acımasızca bakıyor. bu açıdan etkileyici hatta sarsıcı. bu sebeple iyi başladığını söylebiliriz anca akış içinde filmde doğuya bakışın içeriden değil de dışarıdan olduğunu hissettiren bir takım unsurlar beliriyor. bu unsurlara tek tek değinemeyeceğim ancak, bir yerde samimiyetin kaybolduğunu ve yerini oryantalizmin aldığını hissetmeye başlıyorsunuz. ki bu doğuya dair roman ya da filmlerde en katlanılmaz şeydir. (bir yandan da en çok satan şey tabi.)

    üstte bahsettiğim unsurlara tek tek değinmeyeceğim dedim ama özellikle tecavüze uğramak ve kadın olmak açısından filmin battığı bir noktaya değinmek isterim;
    tecavüz'ün bir kadın için asla filmde gösterildiği ölçüde doğallaşabileceğini düşünmüyorum. bir kadının kendisine tecavüz eden erkeğe çok çabuk boşaldığı için sempati duyması mümkün müdür allah aşkına?

    peki bir doğulu yazarın ya da yönetmenin, samimi bir eser ortaya koyabilmesi için illaki afganistan'da yaşaması ve bunca fransızlaşmış olmaması gerekli midir denebilir. o durumda da, cevabım şudur; gerekli değildir ancak yazr ve yönetmen bu film için yeterli samimiyeti kendi şartlarında sağlayamamış ve ancak elit avrupaların 'ah yazık bu doğuluların bastırılmış hayatlarına, yazık bunların bastırılmış cinsellikler içindeki kısıtlı yaşamlarına' sohbetleri eşliğinde, elde şarap kadehleri, film sonrası after party'sinde duygulu yüzlerle anacakları bir film çıkarmış.
2 entry daha
hesabın var mı? giriş yap