2 entry daha
  • işin bokunu çıkaran şirketlerdir. beleş para kazanıyorsunuz, eyvallah. 1 milyon kişiden para toplayıp 3 kişiye falan para ödüyosunuz, o 3 kişiye de para ödememek için ekspertiz adı altında yapmadığınız pezevenklik kalmıyor falan ama bir insanı günde 5-6 kez aramak ve ilgili kişinin korkacağını sanarak küçük küçük durum örnekleri vermek, başına da "allah korusun" getirmek, yaptığınız şeylerin en iğrenci.

    az önce halk sigorta'dan aradılar mesela. bir saattir düşünüyorum, bundan daha komik bi şey olabilir mi diye. ayakkabı kutularından milyonlarca liranın çıktığı bir bankaya bağlı sigorta şirketi kendisine güvenmemi istiyor. olay da şu: "ayda 50 lira ödeyerek, allah korusun işsiz kalmanız durumunda size brüt maaşınızın yarısı kadar işsizlik sigortası ödüyoruz". öncelikle "allah korusun" yavşaklığını bir kenara bırakarak, olayı irdelemek istiyorum. böyle ilk duyduğunda cazip bir şey gibi geliyor ama tabii işten atılma şartları var. yüz kızartıcı bir suçtan kovulma veya istifa etme durumunda para vermiyorlarmış. son işyerime kadar 7-8 ayda bir işten ayrılmış biri olarak, bugüne kadar hiçbir patronun beni kovduğuna şahit olmadım. sizi hayvan gibi çalıştırmaktan patron mu rahatsız olacak? tabii ki hayır. neyse, patron kovmuş olsa bile, ekspertiz olayıyla durumu kendi lehlerine çevirebileceklerinden emin olabilirsiniz.

    bir de ikna etmek için şöyle diyor, ki en komiği de bu bence. bak bak, diyaloga gel:

    + halkbank'a bağlı bir şirkete mi güveneyim yani? logonuz bile aynı
    - fakat artık telefon görüşmeleri kayıt altına alınıyor. bu söylediklerime uymamamız durumunda mahkemede kayıtlar incelenebilir
    + benim başvurum durumunda mı, sizin başvurunuz durumunda mı?
    - o konuda bilgi veremiyorum
    + o nununa niini neneninono (ananın amı manasında yaptığım taklit)

    kurumsal takılan şirketlerin "o konuda bilgi veremiyoruz" / "o konuda bir çalışmamız yok" yavşaklığı azalarak bitse ne iyi olacak değil mi?

    bir de allah korusun yavşaklığından bahsetmek istiyorum. sigorta şirketlerinin, özellikle de sanki nascar yarışçısı veya jackass ekibindenmişiz gibi hayatın inanılmaz tehlikeli bir şey olduğunu vurgulamaya çalışan sigortacıların "allah korusun hastanede yatmanız gerekirse" falan diye başlayan cümlelerini duyduğumda, yemin ederim içimdeki cani ortaya çıkacak yer arıyor. allah korusunsa sen ne sikime yarıyorsun. ben mi aptalım, ben de mi bir sorun var, yoksa allahın normalde kimseyi korumadığı öncülünden hareketle oluşan bir sektör benimle taşak mı geçiyor?

    sigortacıların genel profili bu maalesef. bak benim gözlemlediğim şu: emlakçılık ve sigortacılık, para kazanmak için en iyi arkadaşını bile sikebilecek vasıfsız insanların inanılmaz para kazandığı bir iş kolu. bakkallar da vasıfsız mesela ama bakkal seni günde 3 kez arayıp "allah korusun ekmek erkenden biterse diye ayda 1.99 liraya size her gün bir ekmek ayırıyorum" demiyor. mesela sigortacılar bakkal olsaydı ve böyle bir ekmek ayırma hizmetinden faydalansaydınız, bi gün ekmeğinizi geç almaya gittiğinizde kesin şöyle derdi:

    "bakkallık hizmet ve taahhüt sözleşmesi, ek 2, madde 33, d fıkrası: işbu 33. maddede mezkur taahhüdün ifasının, bakkallık hizmet ve taahhüt sözleşmesinin 422. maddesinde geçen herhangi bir mücbir sebep ve(ya) müşterinin ihmali yahut kapsamı bakkalın takdirine bağlı olmak kaydıyla, müşterinin sair kusuru nedeniyle vaki olmaması halinde, müşteri hiçbir hak iddiasında bulunmayacak olup, ihtilaf halinde kanada mahkemeleri ve icra daireleri yetkilidir."

    sonra ekmeği almaya 10 dakika geç gittiniz diye bakkal size bu maddeyi okutup evinize geri gönderir, üstüne tazminat isterdi. ama bakkallar böyle bir şey yapmıyor tabii. sigortacılar yapıyor. bi de bol bol allah-peygamber geyiği yapıyor size.

    ben bu adamlardaki varoluşsal boşluğa trafik sigortası yaptırmak için gittiğim bir sigorta acentesinde rastlamıştım. allianz bayisiydi bu firma. tam öğle yemeğinde denk gelmiştim ve yemin ederim dehşete düştüm. o zamanlar benim çalıştığım yerde patron muhtemelen bizimle aynı parayı alıyordu çünkü aşırı çalışmıyorduk veya en iyi ihtimal zaruri masraflar çıktıktan sonra, bizimkinin 2 katı falan kazanıyordur. ona rağmen herkes aynı yemeği yiyordu ve yemekler şirkettendi. bu sigorta şirketinde ise patron, muhtemelen sıfır aldığı bmw 5 serisinin kullanım kılavuzunu içerdiğini düşündüğüm beyaz bir kutuyu masasının üzerine isim levhası gibi yerleştirmişti. adamdaki boşluğa, ayılığa bak. karton bir şey o güzel kardeşim. üstünde bmw logosu ve driving machine gibi basit ama havalı yazılar falan var. neyse, bu arkadaş muhtemelen dışarda yiyordu. iyi semirmişti çünkü ve diğer elemanlar yerken bunun yemiyor olmasından, ayrı yediklerini anlayabiliyordunuz. satışçı, sekreter gibi diğer elemanlar ise sefalet içindeydi. biri peynir-ekmek yiyor, diğeri sefer tasında getirdiği tarhanayı içiyordu. yaşar usta gibi dalacaktım mevzuya ama sonra hiçbir şey söylemeden çıkıp başka bi sigortacıda yaptırdım işi. gerçi onun da geri kalır yanı yoktu ama en azından bmw kutusunu plaket gibi masasına koymamıştı.
16 entry daha
hesabın var mı? giriş yap