7 entry daha
  • insan olmak yetmez, yetmiyor bazen, süpermen süpermen olmak lazım bazen...sizlere acı bir haber vermek istiyorum. büyük bir hayal kırıklığı ile farkına varmış bulunuyorum ki yeni nesil mfö ve yeni türkü dinlemiyor. hayat damarlarından birkaçı kopmuş maalesef. durun eliniz hemen eksiye gitmeden bir dinleyin. ekşi'de yazıyormuşum gibi şukula panpa. haberim yokmuş gibi at fav'a bekle. eskiden olsa popüler kültürü eleştirip bik bik öten insanlara keşke yanımda bir adet "derdini sikeyim butonu" olsa da versem diye düşünürdüm. insan yaşı ilerledikçe farkına varıyor sanırsam bazı şeylerin. majörler tükendi sonuçta, e haliyle destinasyon minörler. maddi endişeler kalıcılığı öldürürken insanları daha da tüketim odaklı yapıyor. sanatı kalıcılıktan uzaklaştırıp kısa süreli eğlence aracına dönüştürenler, zamanla ihtiyaç duydukları eşyaları da tüketip mutlu olmak ve hava atmak eğiliminde kullanmaya başlıyorlar. insanlar birkaç kez giydikleri kıyafetleri dışarı giyerken giymez olmuşlar. ben üşenmedim saydım, dolabımda tam 8 tane siyah düz t-shirt var. kafam rahat. zamanında kordon'da çimlerde, parkta bira içerken aldığımız keyfi ya da tekelden aldığımız elma suyu, votka, plastik bardak üçlemesinden aldığımız keyfi o kadar para bayıldığımız club'larda alamaz olduk. hayır lan benim yaşlandığım falan yok, bence bu yaşlanmak değil, farkındalık sahibi olmak. bak şu an karar verdim, bir gün çok zengin olursam bile lükse kaçmayacağım asla. çünkü biliyorum ki eşyaları tüketen, insanları da tüketir. eşyası ile hava atan, insanı ile de hava atar. bir kuş kanatlanır şu gönlümden, çırpınır çırpınır da uçamaz. diyorum ya bu popüler olana yönelip her şeyi tüketme eğilimi birçok şeyi birbirine bağlıyor. eşyaları geçtim artık insanları tüketir durumdayız. kahrolsun liberal ekonomi, çare sosyalizm nidaları atacak değilim. ben insanları önemsemekten vazgeçeli birkaç sene oluyor, bari kendimi kurtarayım derdindeyim bu rüzgardan. hiç kusura bakmayın sikimde değil artık işçi ölümleri. umursamıyorum cinsel ve dinsel çocuk istismarını. bana ne arkadaşım kadının metalaştırılmasından. laf olsun diye söylemiyorum, gerçekten de önemsemiyorum. hayvanları insanlardan daha çok sevmemin sebebi hayvan dostu olmam falan değil, tamamen relatif, tamamen bağıl yani. bağılın da anlamını bilmiyorsanız görece diyorum, karşılaştırmalı. hani ağaçlar geri gidiyormuş gibi oluyor ya. yenik düşüyor her şey zamana, biz büyüdük ve kirlendi dünya. eskiden dostluklar da ilişkiler de daha kalıcıymış, şimdi ne kadar hızlı insan tüketirsek o kadar iyi diye dolaşıyoruz ortalıkta. off, engelleyemiyorum, sıkıcı sıkıcı konuşan, zamanında o derdini sikeyim butonuna layık gördüğüm insanlar gibi konuşmaktan alıkoyamıyorum kendimi ama gerçek bu maalesef. korkarım ki gitgide bir tutunamayan, bir kaybeden olma yolunda ilerliyorum. asıl kaybetmek dediğin dışlanmak, kimsesi olmamak değil, istemeye istemeye - ki buna ss kuralı deniyor - adapte olmaktır bir topluma. kadınlar olsun mesela, sana sunduğu şey entelektüel birikimi, hayat görüşü, yaşam tarzı olmasın da güzelliği olsun. bu devirde güzellik satıyor panpa. eskiden de öyleydi belki de, bak bundan emin değilim, at fav'a bekle bunu. şimdi sen bu insanı tüketmeyeceksin de ne yapacaksın? hayır yemeyip sabaha mı bırakacaksın? yemeyip yanında yatacaksın tabii ki de. hayır ne kadar uzun sürebilir ki fiziksel güzelliğin cazibesi? bir de kadınlar olsun mesela, derinliği olsun - derinlik diyorum ohoo uzaklaş o derinlikten - iç güzelliğini keşfettikçe yeni taraflarını keşfet, sana bir şeyler katsın, seni bu dünya hakkında daha çok şey düşünmeye ve fark etmeye motive etsin. al şarabını sabaha kadar sohbet et ve hiç sıkılma. hangisi daha cazip geliyor? cevapları tahmin ediyor gibiyim sevgili ikisi bir arada içip kahveyi sert seviyorum diyen arkadaşlar. ama ikisi bir arada genelde olmuyor maalesef. bu sanırsam bir tür doğal seleksiyon. fiziksel güzelliği olan kadın tüketilme - bu konuya iki hafta önceki pazar günü değinmiştik, schopenhauer'ı o zaman da spell edememiştik hani, duyanlar duymayanlara anlatsın - hedefine ulaşmış oluyor ve daha fazlasına ihtiyaç duymuyor. lüks eşyası ile hava atan erkek lüks kadını ile de hava atabiliyor nasıl olsa. çirkin kadınsa ilgi çekmek ve beğenilmek için mecburen kendini farklı yönlerde geliştirmek ihtiyacı hissediyor. hayır ibrahim üzülmez kafasını kaldırıp orta açmayı da becerse real madrid'de oynardı zaten. nah oynardı amk. ahaha. bak ben böyleyim işte, unutmuyorum yapılan haksızlıkları, içime de sinmiyor aklıma sinmeyen. delinho'suz 150 küsur maça çıktık ve hala aklıma geliyor markus münsch'ler, deli ibo'lar. pedro franco'muz var taş gibi ama unutulur mu ronaldo ve zago ikilisi ha, unutulur mu? bak tolga zengin de fevzi tuncay'ı andırmıyor değil, korkuyorum. lan ben halilagiç yüzünden uzun saçlı stoper görünce darlanıyorum siz ne diyorsunuz. bir de bir kuş gökyüzünde, bak ne diyor son sözünde, yıkılma öyle. tüketmeyelim değerlerimizi, tüketmeyelim insanları. haydi kalk ayağa, yürü güneşe. değerlerimizden uzaklaşmayı bir bok sanmayalım artık. bak orson welles'in 1941'de çektiği citizen kane tam 74 sene sonra bile izleniyor hala. yeşilçam'da da var örnekler. çok eski değil ama muhsin bey gibi bir başyapıt var. hangimizin aklına ilk muhsin bey geliyor şener şen deyince, uğur yücel deyince, yavuz turgul deyince. hangimizin ha? sadri alışık deyince ilk olarak turist ömer'i değil ah güzel istanbul'u hatırlayan insan güzel insandır nazarımda. bırak insanlar nasıl eğlenmek istiyorlarsa öyle eğlensinler diye bir şey yok. sonra daha uydu kanalları frekans değişim ayarını yapamayıp önüne gelene ayar vermeye kalkan insanlar türüyor etrafta sırf güzel diye, sırf zengin diye. hayır luther diyor kız machiavelli, adamın ettiği lafa bak. şampiyon biziz diyor ali, attığımız gollerden belli. popüler kültür ve para kazanma odaklı işler yapmak kalıcılığı öldürüyor kabul edelim artık bunu. kasmayın artık bu kadar sevdiğiniz şeyi olduğundan daha değerli göstermeye. siz hala hande yener dinleyin, murat dalkılıç falan dinleyin. ha bu arada sistemin bug'ını bulmuşlar ben öğrendim. sıradan bir şeyler yapıyormuşsun, sonra parayı basıp aranjesini ozan çolakoğlu'na yaptırıyormuşsun, o zaman tutuyormuş. kesin bilgi yayalım. serdar ortaç'tan, sezen aksu'dan beste almak gibi bir şeymiş bu da. bu arada aklıma geldi, depoda ürün paketlerken soner sarıkabadayı'nın bir şarkısı var ya her yerde çalıyordu yara bandı diye, onu koli bandııı koli bandııı diye söylerken buldum geçen. toparlıyorum konuyu, siz devam edin popüler çöpler dinleyip popüler şeyler izlemeye. siz böyle yaptıkça insanlar sizi tüketmeye devam edecek ve nerede o eski aşklar nerede o eski dostluklar diye düşünüp durup sorununun ne olduğunu anlayamamaya devam edeceksiniz yaralı müzesi'nde. hayır salıvermeyecekler pat diye o eski ramazanları. yeni nesil diye bik bik ötüyorum da biz de denk gelip(!) de vefat etmese barış manço dinlemeyen bir nesil olacaktık sonuçta. erkin koray'la da münasebetimiz rock bar'larda çalınan cover'larından ibaret. fesüpanallah, estarabim, arap saçı, şaşkın vs. bir de barış akarsu olmasa cem karaca çoktan silinip gidecekti. asıl o değil de gene birkaç cümle yazayım diye başladım konu ebesinin hörekesine kadar uzadı. özet geçiyorum o halde, buraya kadar okuduysanız boşuna okudunuz yani başbakanı bile kitap okuyor musunuz sorusuna "çocuklar özetini çıkarıyor onu okuyorum" diyen ülkenin sevgili insanları. eskiden bir şeyden sırf popüler olduğu için nefret eden insanlardan nefret eden ben, şimdi onlardan biri olmanın dayanılmaz hafifliğini yaşıyorum. mark şekerdağı'ndan rica edeceğim bir adet derdini sikeyim butonu eklesin artık şu sitenin bir yerlerine. popüler kültürden nefret etmek de oldukça popüler olana kadar bu böyle. daha iyisi yapılana kadar en iyisi bu. şaka şaka, popülerden ve "trendy" olandan vazgeçip kuşakları birbirine bağlayan kalıcı şeylere yöneldiğimiz zaman ben de insanları yeniden sevmeye başlayabileceğim diye düşünüyorum.
3 entry daha
hesabın var mı? giriş yap