768 entry daha
  • --- spoiler ---

    sergileneni almayı bilirseniz sanki serap altekin'in dersinde gibi hissettiren muhteşem dizi. psikiyatrist-hasta diyalogları müthiş, özelikle hannibal'ın kendi psikiyatristi ile olan diyalogları, benim gözümde -idealde- olması gerekendir (öldürmeye yönlendirmekden bahsetmiyorum, zeka pırıltısı sergilemeyenlerin lafı neresinden anlayacağını bilmediğim için açıklama gereği duydum.) etik dışı uygulamalar hariç -ki hannibal zaten kendisi etik dışı çalıştığını belirtiyor- diyaloglar, "empati" ile karşındaki insanı anlamak, transferans kesinlikle böyle olmalıdır. ülkemizde ne yazık ki uygulama çoook farklı; belli başlı psikolojik danışmanlar, psikologlar ve psikiyatristler nadiren bu kadar muhteşem çalışıyor.

    ayrıca dizi, zihin yönlendirmenin ne kadar müthiş bir o kadar da korkunç bir şey olduğunu gözler önüne seriyor. yani zihin yönlendirme denen şey, "psişik güçler ile eski sevgiliyi geri döndürmek" gibi bir şey değil. dizide görüldüğü üzere zekanızla karşınızdakinin ne düşündüğünü, hangi adımda ne düşüneceğini adım adım hesaplama işi. aslında bir satranç. hannibal ve will graham'in oyunu tam bir satranç. bu satrancı seviyorum, sherlock'u da o yüzden seviyorum. ancak bu diziden sonra favori empat sosyopatım will graham oldu, sherlock gözümde sosyopatçık seviyesine düştü. çünkü kendisi göz önünde olan somut parçaları birleştiriyor, pratik ile kazanılan bir şey birisinin gömlek katlama izine dikkat edip kaçta yatıp kaçta kalktığını ve mesleğini tahmin etmek. ya da takıların solup solmamasından ilişkilerini bulmak. iyi bir psikolog/danışman zaten bunu yapabiliyor sherlock'unki kadar extraordinary olmasa da, sonuçta işi "gözlem, analiz, sentez".

    ideal uygulama diye bahsetmişken hannibal'ın etik dışı davranışlarını tekrar hatırlatalım. zihin yönlendirmekten bahsetmiyorum bile. hastasını yemeğe davet etmek, seans dışında sosyalleşmek başlı başına hata. ayrıca bir hastasının tanıdığı başka birisi ile seans yapmak da etik dışı, üstad psikiyatristimiz iki kardeş ile ayrı ayrı seans yapıyor. olmaaaaaaz.

    dizinin jeneriği çok rahatsız edici, ama tam olarak olması gereken. laylaylom bir şey olamazdı, seyirciden beklenen ölçüde içini tırmalıyor insanın. zaten rahatsız oluyorsak, başarılı olmuş demektir.

    buraya gelip de "dizi çok saçma yeaaa hiç gerçekçi değil" diyenlere de şunu diyorum: "arkadaş başarıyı gerçekçilikle mi ölçüyorsunuz?" star wars ne olacak o zaman, ya da the lord of the rings? onları geçtim bi how i met your mother bile gerçekçi değil zaten. adamlar zaten "biz dünyanın en gerçekçi dizisini çekiyoruz" diye bir iddiada bulunmamış ki üstelik. ama yine de gerçekçiliği ölçüyor isek, bir çok diziye göre gerçekçi yönleri var bu seri katillerle ilgili. insan öldüren birisi diyince, böyle elinde baltayla dolaşan atletli "hede hödö" şeklinde konuşan amcalar canlanıyor gözünüzde biliyorum, yok işte onlar ayrı bir kategori. genius psikopatlarımız (bkz: antisosyal kişilik bozukluğu) aynen bu şekilde oluyor, yani ikili bir hayat yaşayarak satranç oynamak şeklinde. fazlasıyla zekiler, aptal saptal eline silahı alıp "sen bana ne diyon gardaş vururum bak"lar, başka bir modele dahil oluyor. tabi belirtmekte fayda var, genius olan modeller de hannibal kadar elinden her iş gelen hamarat takım elbiseli beyefendi olacaklar diye bir kaide yok. dizide o kadar güzel göstermişler ki, insanın aşık olası geliyor. türk erkeğine bak bi de hannibal'a bak, will'e bak. adamlar o kadar çekici ki "ay hadi 2 adam da öldürüversinler ya o kadar şımarıklığı hakettiler canlarım benim:))))" diyor insan. bak ya benim zihnimi de yönlendirmişler hah.

    ------------

    diziden alıntılara gelirsek:

    s01e01
    hannibal lecter: algı, iki ucu keskin bir araçtır.

    ---------

    s01e08
    hannibal lecter: doğası gereği özgür olan bir enstrümana geleneksel bir kompozisyon empoze edemezsiniz. (theremin için konuşuyor.)

    ---------

    s02e04
    hannibal lecter: ölüm fikrini her zaman rahatlatıcı bulmuşumdur. hayatımın her an sona erebileceği fikri, beni hayatın sunduğu şeylerin güzelliğini, sanatını ve korkusunu tamamen kucaklamam için özgür kılıyor.

    ----------

    s02e07
    alana bloom: olduğun kişiye dair sahip olduğum varsayım iskeletinin tamamına meydan okudun, olduğunu düşündüğüm kişiye.
    will graham: olduğumu düşündüğün kişi, olduğum kişiye dair her zaman iyi bir rehber teşkil etmiyor.
    alana bloom: senin hakkında yanılmışım.
    will graham: söylediklerime inanmadığın için mi, ya da bana inanmadığın için mi? çünkü benim akıl sağlığımı ve gerçeklik hissimi sorgulamama izin verdiğin için mi?
    (alana orospusu başlığı boşuna değil. zeka üst sınırlarını zorlayan sosyopatımız will; alana gibi empati yoksunu, beceriksiz, 6. hisse dair zerre pırıltı taşımayan bir psikiyatrist yüzünden kendi gerçeklik algısını kaybetmek üzereydi. alanacım, senden müthiş bir akademisyen olur, akademik bilgi sahibisin. ama uygulamada terapi yapacak kadar empati ve yorum gücüne sahip değilsin, nokta. yalnız benim alana'yı beğenmemem de tavşan dağa küsmüş gibi bir şey oldu*.

    ---------

    s02e08
    alana bloom: neden bu mesleği seçtiniz? (sosyal görevli)
    clark ingram: toplumun, ilgi gösteren kişilere ihtiyacı var.
    alana bloom: aynı zamanda birkaç psikopata da ihtiyacı var, geri kalanımızı tetikte tutmak için.

    ..
    ..
    ..

    hannibal lecter: anormal bir duruma verilen anormal bir tepki normal bir davranıştır. (ah serap* hocam, aynı cümleler)

    ..
    ..
    ..

    hannibal lecter: tüm bilgim ve müdahalelerime rağmen, seni asla tamamen önceden tahmin edemiyorum. tırtılı besleyebilirim, krizalite fısıldayabilirim. fakat kozadan çıkan şey kendi doğasını takip ediyor ve beni aşıyor. (will graham için konuşuyor.)

    ---------

    s02e09
    hannibal lecter: kimse, başka bir insanı sevmediği sürece o kişinin bütün yönlerinin farkında olamaz. o sevgi sayesinde sevdiğimiz kişinin potansiyelini görürüz. o sevgi yoluyla sevdiğimiz kişinin kendi potansiyelini görmesini sağlarız. o sevgiyi dillendirerek sevdiğimiz kişinin potansiyeli gerçeğe dönüşür.

    ..
    ..
    ..

    jack crawford: eskiden hafızamı kaybetmekten korkardım. şimdi ise birkaç şeyi unutmak için neler vermezdim.
    hannibal lecter: anılar anları ölümsüz kılar; fakat unutmak, sağlıklı bir zihne önayak olur. unutmak iyidir.

    ..
    ..
    ..

    hannibal lecter: terapi, kendimizi olmak istediğimiz kişi olarak değil, olduğumuz kişi olarak görmeye dair samimi bir isteğimiz olduğunda işe yarar.
    (bu da kilit cümlelerden biri, "psikologa gittim sorunlarımı çözemedi yeaaaaa"lar için. psikolog/psikiyatrist/danışman sorunlarınızı çözmez, öyle bir iddiada da bulunmaz zaten. terapinin/ danışmanlığın işe yarayıp yaramaması; uzmanın profesyonelliği bir yana, sizinle "de" ilgilidir.)

    ..
    ..
    ..

    will graham: hiç pişmanlığın var mı?
    hannibal lecter: her seçimin özünde olası bir pişmanlık yatar. ancak bir şeyi yapmamayı seçersem bunun genellikle iyi bir sebebi vardır.

    ..
    ..
    ..

    hannibal lecter: yani pişman olduğun şey tetiği çekmiş olman değil, tetiği olması gerektiği gibi çekmemiş olman. (öldürücü bir şekilde)

    ..
    ..
    ..

    hannibal lecter: kendi öfkesine cevap verebilen bir insandan daha vahşi bir hayvan yoktur.

    ..
    ..
    ..

    hannibal lecter: sınırlarımızı çok erken öğrenirsek gücümüzün farkına varamayız.

    ---------

    s02e10
    hannibal lecter: yaptığımız veya inandığımız şeylerin temelindeki motivasyon kaynağı ölümdür.

    ..
    ..
    ..

    alana bloom: psikolojik bir enstrüman. (theremin için)
    hannibal lecter: evet hastalarla da aynı şekilde ilgileniriz. hiçbir zaman dokunmayız, fakat onları ahenksizken bestelemeye doğru güderiz.
    alana bloom: fakat insanlar enstrüman değildir. çaldığın şey her neyse hannibal, yarattığın şeyi çok dikkatli dinlemelisin.

    ..
    ..
    ..

    hannibal lecter: tanıdığın düşman, tanımadığın dosttan yeğdir.

    ---------

    s02e11
    hannibal lecter: bazen parçalanması için yere bir fincan düşürüyorum, bilerek. tekrar dönüp birleşmemesi beni tatmin etmiyor. belki bir gün fincanlardan biri tekrar birleşir.
    (mr. nobody'deki şu repliğe benziyor: "eğer patates püresi ile sosu karıştırırsan daha sonra ayıramazsın, sonsuza dek. babanın sigarasından çıkan duman bir daha asla içine dönmez. geri dönemeyiz. seçmek, bu yüzden zordur.")

    ..
    ..
    ..

    alana bloom: dünyadaki en korkunç şey, her şeyin berrak olduğu bir an olabilir.

    ---------

    s02e13
    bella crawford: affetmek o kadar büyük bir erdemdir ki, bilinçli ve bilinçsiz olarak gerçekleşir. affetme eylemini kendi isteğinle gerçekleştiremezsin. o kendiliğinden oluverir.

    ..
    ..
    ..

    hannibal lecter: aşk ve ölüm insanların ilgisini çeken esas terimlerdir. kendimiz için yaptıklarımız bizimle birlikte ölür. başkaları için yaptıklarımız bizden uzun yaşar.

    ..
    ..
    ..

    hannibal lecter: sen.. sen beni şaşırtmak istedin. beni tanımana, beni görmene müsaade ettim. sana nadir bir hediye verdim. ama istemedin.
    will graham: istemedim.
    hannibal lecter: beni hayatımdan men edecektin.
    will graham: hayır. hayatından degil, hayır.
    hannibal lecter: özgürlüğümü elimden alacaktın o zaman. hapse tıkacaktın. benim seni değiştirdiğim gibi, beni değiştirebileceğini mi sandın?
    will graham: çoktan değiştirdim bile.
    hannibal lecter: kader ve yaşananlar bizi fincanın kırıldığı bu ana getirdi. seni affediyorum will. sen de beni affedecek misin?
    will graham: sakın..

    --------------

    bu son diyaloğun yaşandığı sahne çok can alıcıydı. will "çoktan değiştirdim bile" dediğinde hannibal'ın yüzündeki ifade tam bir "hasssssi... harbiden lan" bakışıydı, tabi daha duygusal versiyonu, ben veremedim o duyguyu. will hannibal'ı değiştirdi, çünkü değiştirmemiş olsaydı, hannibal bu konuşmayı yapıyor olmazdı. bir sosyopat olarak, will'e kırılacak kadar duygu içeren bir arkadaşlık geliştiremezdi. hannibal'ın davranış paterni arkadaş edinememek değil, arkadaşlık şeklinde bir duygunun ne olduğunu bilmemek, ihtiyaç duymamak gibi bir şey. antisosyal kişilik bozukluğu olan kişilerde iyi-kötü algısının olmaması gibi, bu tür duygular da olmuyor. misal çocukluğunda hiç çikolata yememiş/görmemiş/çikolatanın varlığından bihaber birisi ileriki zamanlarında da çikolata istemez, çünkü zaten o tadı bilmediği için güzel-çirkin gibi bi algı oluşturamaz. yine bilmediği için de eksikliğini hissetmez, ihtiyaç duymaz. hannibal, will'e kırıldı, kızdı. çünkü ilk defa arkadaşlığa yakın bir duygu geliştirdi ve ihanete uğramış hissetti, değerli gördüğü için. will değiştirmişti onu, arkadaşlık duygusunu hissetmesini sağladı. iyi-kötü algısını ve manipulasyonu es geçersek, hannibal'ın will'e duyguları samimi idi. yoksa sallamazdı, zaten bu adam kimseye böyle duygular hissetmiyor. dümdüz öldürür geçerdi, ya da belki öldürmezdi. ama will'le bu konuşmayı yapıp sonra onu bıçağıyla cezalandıracak kadar takmazdı, değişmemiş olsaydı. resmen üzüldüm hannibal'a. yine iyi-kötü algısından bağımsız konuşuyorum, hannibal kendi mantığı içerisinde gayet net ve çelişkisiz hareket ediyor, kendince bunu yapması da beklenendi, ihanetten sonra.

    --- spoiler ---

    ne hannibal'mış arkadaş, roman oldu yine.
884 entry daha
hesabın var mı? giriş yap