7 entry daha
  • türkiye'nin de yönetim biçimidir. yalnız mevcut iktidarla filan değil, çook öncelerinden beri sürmektedir bu dönüşüm. son 12 yılda da nirvanaya ulaştı tabi altyapı, limanlar ve telekom gibi şirketlerin de özelleştirilmesiyle, yabancılara satılmasıyla. sadece ve sadece şirketlerin güçlü, haklı ve söz sahibi olduğu; çalışanların/bireylerin değerli olmadığı, kar getirmediği, pek bir hakkının olmadığı ve sömürüldüğü düzenin adıdır. mottosu "ya şirket olacaksın ya da yok olacaksın" olabilir. bu düzendeki bütün kurumların amacı sadece ve sadece serbest piyasada yer alan şirketlere hizmet etmektir. çok büyüttüğümüz üniversitelerin, boğaziçilerin, odtülerin bile amacı budur. iktisat okuyan kardeşimiz çıkar bu "başarılı" okullardan ve bir audit/denetim şirketine girer. gece gündüz kavramını unutur. ama sorsan beyaz yakalıdır. mühendis arkadaşımız 1500 liraya anca bir iş bulur. 2 yıl çalışmadan kovulur. ya sermayen olacak kendin şirketleşeceksin binbir belayla, ya da şirketlere boyun eğeceksin. devletin rolü de bu sistemde şirketlerin gelişip büyümesine uygun bir ortam sağlamaktır anca. vatandaşım haksız yere çalıştırıyor, sağlıksız çalışıyor filan gibi şeylerle uğraşmaz bile, çünkü bunlar para/kar/profit getirmez hiç kimseye. 700.000 usd lik saatleri vatandaş takmaz yetkililere, şirket sahipleri takarlar. bakınız soma maden kazası, bkz hayvani mesai saatleri, bkz bakanın gerekirse 18 saat çalışıcaz demesi, bkz şirket patronu ağaoğlu'nun ilgili bakanın skandal açıklamasıyla aynı paraleldeki açıklamaları...işte bunlar hep şirketokrasi.
15 entry daha
hesabın var mı? giriş yap