5 entry daha
  • (bkz: #43513901)

    bilgi'nin ne olduğunu bilmeyen bir arkadaş. inançla bilgiyi birbirine karıştırıyor ve bu çoook tehlikeli sularda yüzdüğünü, felsefeden oldukça uzaklaştığını gösteriyor.

    "bazı argümanlar" vardır ki, diyor, bunları bırak kanıtlamayı, argümantatif olarak sunamayız bile. üzerine tartıştığımız iddiası da "dış dünyanın varlığı o kadar açık ki, kanıta gerek yok" idi. ah be çocuk..

    diyor ki, bunu kanıtlayamayacak olmamıza rağmen, "rasyonel" bir insan dış dünyanın varlığını [caps]bilir[/caps]. ve buna temel inanç yakıştırması yapıp, bunun bilgi değeri taşıdığını iddia ediyor.

    peki bu neden kabul edilemez? ve ne gibi tehlikeler doğurur?

    inançların tarih boyunca nasıl değiştiğini biliyoruz. bundan 2000 sene önce, dünyanın düz olduğuna inanılırdı ve bu çok güçlü -o zamanın bilgisine bakarsak oldukça rasyonel- bir inançtı. kanıta dahi ihtiyacı yoktu. 100 sene öncesine kadar siyahiler aşağılıktı. insanların konuşmalarını dinleseniz nasıl bu kadar inanmışlar dersiniz. bu nedir biliyor musun kardeşim? internalization. içselleştirme. sosyolojik bir terimdir. doğumundan bu yana maruz kaldığın şeyleri içselleştirirsin. milliyetçi bir ailede doğan kürt'ün kötü olduğunu "içten, sezgisel" bilir; kemalist ailede doğan şeriatçının, hristiyan'da doğan müslüman'ın kötü olduğunu "sezgisel olarak" bilir. şimdi dur ve düşün. sen islami duyarlılığı yüksek bir arkadaşsın. yahudiler'i kuransal ve empirik bağlamda bir düşün. vardığın sonuç bir türk milliyetçisinin kürt'e duyduğu hisler olacak belki de. islam'dan uzaksan olmayacak. ama sen diyeceksin ki "onlarınki yanlış benimki gerçek". o da aynısını söylüyor.

    not: sezgiciliğin en iyi yanı tuvaletini yaparken iddia uydurabilme rahatlığı, ispat yükümlülüğünden uzak kalabilme şansıdır.
10 entry daha
hesabın var mı? giriş yap