9 entry daha
  • yine ve yeniden ressam olsun, yazar olsun herhangi bir sanat ve bilim insanı hakkında yapılmış filmi seyretmeme kararımı hatırlatmış olan "film".

    ne yapıyorsunuz harris bey demek istedim.

    ed harris fiziksel olarak çok güzel yakışmış olsa da pollock rolüne, bu yeterli olamamış maalesef.

    sinema algısı gelişmemiş bir insan olarak bile filmde beni etkileyen birkaç sahne dışında, pollock'un iç dünyasına dair derinlemesine bir inişe rastlayamadım ben.

    şahsi nacizane fikrime göre pollock'a fazlası ile "dışarıdan" bakılmış. filmde pollock'un bunalımlarını, içsel çatışmalarını, çaresizliklerini bunun neticesinde sürüklendiği alkolizmi görüyoruz. peki ama ben soruyorum kendi kendime, bunun itkisi neydi? evet, hemen hemen her sanatçının yaşadığı bunalım ve buhran sürecini pollock'un da yaşadığını görebilmekteyiz fakat bu bunalımı pollock'un nev-i şahsına münhasır kılan neydi?

    bakın aslında çok basit, her sanatçının buhranı onun sanatının bir yaratımı. munch söylemişti bunu, gerilimlerim olmasa dümensiz bir gemiyim ben diye. içindeki bu savaş ile bir sanat biçimlendiriyor bu insan, kendisine bu dümen ile bir rota belirliyor. pollock da böyle. ben bu filmde bunu görmeyi arzu ettim, hemen hemen birbirine benzeyen sanatçı bunalımlarında, pollock kendine nasıl bir rota yaratmıştı? işte bu eksikti filmde.

    pollock'un keşke daha içine inilebilseydi. mesela içsel ses hiç yoktu filmde. pollock'un içindeki, beynindeki sesleri hiç duyamamaktasınız bir seyirci olarak. ne anlamı kaldı o zaman? ben pollock'un sadece dış tepkilerini yüzeysel bir şekilde görebileceksem, bu filmi "pollock" kılan neydi? pollock'u herhangi sıradan psikolojik sorunlu bir insan olmaktan ileriye götürenin ne olduğunu maalesef ki görememiş olduk.

    benim için bu filmde pollock, pollock değildi. onu göremedim.
6 entry daha
hesabın var mı? giriş yap