1 entry daha
  • kitabın yedinci kısmında, "avrupa keşmekeş içinde" bölümünde, acı bedel:stalinizmin tohumları başlığında kronstadt meselesini de ele almıştır:

    "devrimi yaygınlaştıramamaktaki başarısızlık rusya'yı yalnız başına bıraktı ve yalnızca maddi bir ablukaya değil fakat yabancı 16 kadar ordunun işgalinin korkunçluklarına, iç savaş, yıkım, hastalıklar ve açlığa katlanmak zorunda kaldı. sanayi üretimi 1916'daki düzeyin yüzde 18'ine kadar düştü ve işçi sınıfının şehirlerde kalan küçük kısmı kendisini kırlara giderek köylülerle bireysel olarak takaslar yaparak besleyebiliyordu. tifüs yaygınlaşır ve yamyamlık bile görülürken bolşevikler giderek, neredeyse mevcut olmayan işçi sınıfının doğrudan temsilcileri yerine, bir parti rejimiyle iktidara tutundular. katlandıkları şeyler, hâlâ partinin büyük kısmını oluşturan işçilerin devrimci cesareti hakkında çok şeyler anlatır. ama bu onları var olmak için siyasal bir bedel ödemekten geri bırakmazdı.

    bu durum, 1921 mart'ında petrograd dışındaki kronstadt deniz üssünde denizcilerin ayaklanıp devrimci hükümeti inanılmaz yoksulluk düzeyi nedeniyle suçlamasıyla bütün bütün ortaya çıktı. kronstadt 1917'de bolşevik gücünün en önemli merkezlerindendi ama eski militanlar kızıl ordu'da savaşmak üzere ayrılınca ve yerlerini köylerden henüz gelmiş adamlar alınca bileşimi değişmişti. kalkışma, yoksulluğu yenmek için herhangi bir program sunamazdı zita bu, varlığın yanında yoksulluktan kaynaklanan kapitalist bir kriz değildi; aksine iç savaş, yabancı istilası ve ambargonun yoksullaştırdığı bütün ülkede görülen bir sonuçtu. bir sınıf açken, bir başka sınıf varlık içinde yaşamıyordu; yalnızca farklı açlık dereceleri söz konusuydu. yalnızca birkaç ay önce iç savaşta yenilmiş olan eski rejimin generalleri geri dönmek için bir fırsat bekliyorlardı ve bir kısmı da nihayet kronstadtlı asilerin bir kısmı ile dostça ilişkiler kurmuşlardı. zaman, devrimci hükümetin yanında değildi. kaleyi çevreleyen buzlar eriyordu ve onu yeniden ele geçirmek güçleşecekti. bütün bu etkenler, bolşeviklere isyanı bastırmaktan başka seçenek bırakmıyordu ki bu olgu, bolşevik parti içindeki, denizcileri teslim almak üzere buzu geçenlerin ön safında bulunan 'işçi muhalefeti'nce de kabul edilmişti. bununla birlikte kronstadt, yalnızlığın ve yabancı müdahalesinin devrimi içine düşürdüğü acınacak koşulların bir göstergesiydi. devrim ancak, 1917'nin bolşevizminden ziyade, jakobenliğin yöntemlerine başvurarak varlığını koruyabilirdi.

    bu yöntemler zorunlu olarak bolşevik parti üyeleri üzerinde de etkisini gösterdi. iç savaş yılları pek çoğunun kafasına, işçi demokrasisi laflarına hiç uymayan otoriter bir yaklaşım yerleştirmişti. lenin bu kadarını, 1920-21 kışında, parti içi tartışmalarda, 'bizimkisi, bürokratik çarpıklıkları olan bir işçi devleti' dediği zaman itiraf etmişti. devlet aygıtını, 'çarlıktan devralınmış, sovyet dünyasında hemen hemen hiç dokunulmamış...bir burjuva çarlık mekanizması' olarak tanımlamıştı. bu durum pek çok parti üyesinin tutumunu etkiliyordu: 'moskova'ya bakalım. bu bürokratlar kitlesi - kim kime yol gösteriyor? 4700 sorumlu komünist mi bürokratlar kitlesine, yoksa onlar mı komünistlere?'

    komünist enternasyonal'in üçüncü kongresi 1921 yazında toplandı. iyi kötü tümüyle devrimci delegeleri bir araya getiren ilk kongre buydu. delegelerin pek çoğu devrimin ülkesinde olmaktan coşku içindeydi. ama her ne kadar devrimin dili varlığını ve pek çok bolşevik onun ideallerine bağlılığını korusa da parti bir bütün olarak tecrit edilmişlikten, otoriteryenlikten ve de eski bürokrasiye bağlı kalmanın etkilerinden korunmuş olmuyordu. marx 1851'de 'tarihi insanların yaptığını' yazmıştı; ama 'kendi seçtikleri koşullar altında' değil. bu koşullar da sırası gelince insanların kendilerini dönüştürüyordu. olayların baskısı altında bolşeviklik, komünist enternasyonal'in bağlayıcı bir örgüt şeklinde kristalleşmesine rağmen, yavaş yavaş kendinden başka bir şeye dönüşüyordu. bu başka şey, her ne kadar stalin 1923 ya da 1924 yılına kadar iktidarı gerçekten kullanmamış ve mutlak iktidara 1928-29'da sahip olmuşsa da, stalinizm diye adlandırılacaktı."
5 entry daha
hesabın var mı? giriş yap