4 entry daha
  • görüntüleri enfestir. bir ressamın, hem de pierre auguste renoir'in hayatının anlatıldığı filmin görüntüleri de bu denli parmak ısırtmalı, muhteşem olmalıydı. hani dandik senaryosuna rağmen sadece görüntülere bakarak film izlenebiliyor. her daim müthiş görüntülerden etkilenmiş ama gene de sağlam bir senaryo aramış birisi olsam da bu filmin pek de ahım şahım olmayan senaryosuna pek takılmadım, görüntüleri, enfes manzaraları izledim. bu şekilde geçti iki saat. tabi görüntüler kadar muhteşem bir şey varsa şüphesiz o da christa theret'ten başkası değil.

    dönelim filme. bence renoir hakkında her şeyi yalayıp yutmuş, resimlerini görmüş, resimlerinin hikayelerini okumuş renoir-severleri tatmin etmeyecek bir film. evet, renoir'in bazı resimlerine, andrée'nin modellik yaptığı resimlerine odaklanılıyor ama efsane ressamın yarattığı resimlerin anlamlarına hiç mi hiç değinilmiyor, bu resimlerin hikayeleri es geçiliyor. karşımızda huysuz, eli ayağı tutmayan, çocuklarıyla ilişkisi kötü olan yaşlı bir ressam var ve bu ressam resim yapıp duruyor. bu resimlerin hikayeleri anlatılmıyor. sadece arada bir renoir resimleriyle ilgili bir kaç bir şey söylüyor, o kadar. bunun dışında oğlu usta yönetmen jean'ın hikayesinin de çok iyi işlendiği düşünmüyorum. kısacası renoir familyasının hakkını veremeyen bir biofilm olmuş. senaristin bir hikaye anlatmaya dahi uğraşmaması filmi iyiden iyiye sıkıcı hale getiriyor. özellikle ilk bir saatte. o nasıl bir bir saatti öyle? hikaye namına hiçbir şey yok. çırılçıplak bir christa theret, müthiş görüntüler, ergen bir oğlan, resim çizen bir herif... başka da bir şey yoktu. neyse ki film bitmeden hikayeye oğul jean giriyor da senarist bir şeyler anlatmaya çabalıyor.

    sözün özü karakterlerin hakkını veremeyen, bu karakterleri derinleştirememiş, bir hikaye anlatmaktan dahi aciz olan bir film "renoir". fransa'nın oscar aday adayı olduğunu da hatırlatalım. adaylığa terfi etmesi zor tabi ki.
5 entry daha
hesabın var mı? giriş yap