itiraflarım
-
--- spoiler ---
arayışımı bütün bilim dallarında sürdürdüm, ama aradığımı
bulmak şöyle dursun, benim gibi, hayatın anlamını bilirnde arayan
hiç kimsenin de hiçbir şey bulamadığına ikna oldum. o insanlar
hiçbir şey bulamamakla kalmadıkları gibi beni tam da ümitsizliğe
sevk eden şeyin -yani hayatın anlamsızlığının- insanın herhangi bir
şüpheye yer vermeksizin bilebileceği tek şey olduğunu açıkça da
kabul etmişlerdi.
cevapları her yerde aradım. hayatımı öğrenmekle geçirmiş olmam
ve bilim dünyasıyla olan ilişkilerim sayesinde bilimin her
dalındaki bilim adamlarına ve akademisyenlere ulaşma fırsatım oldu.
bana bütün bilgilerini seve seve sundular, sadece kitaplarla
değil sohbet yoluyla da. öyle ki, bilimin bu hayat sorusuna dair tüm
söyleyebilecekleri elimin altındaydı.
bilimin halihazırda vermiş olduğu cevapların dışında var oluşa
dair sorulara başka cevaplar veremiyor oluşuna uzunca bir süre
inanamamıştım. bilim dünyasının, elde ettiği, hayata dair gerçek
sorularla hiçbir ilgisi olmayan sonuçları büyük bir önem ve ciddiyet
havası içerisinde ilan ettiğini gördükçe, bana uzunca bir zaman
benim anlayamadığım bir şeyler varmış gibi gelmişti. bilim
karşısında uzun bir süre ürkek kalmıştım ve cevaplarla benim sorularım
arasındaki uyumsuzluğun bilimin hatasından değil, benim
cehaletimden kaynaklandığını sanmıştım. ama bu konu benim için
bir oyun ya da eğlence değil, bir ölüm kalım meselesiydi ve ben
istemeyerek de olsa şu kanaate vardım ki, sorduğum sorular
sorulabilecek tek meşru sorulardı ve bütün bilimlerin temelini
oluşturuyorlardı. suçlanması gereken bu soruları soran kişi olarak
ben değil, bu sorulara cevap verme iddiasında olan bilimin kendisiydi.
benim sorduğum soru -ki beni elli yaşında intiharın eşiğine getirmişti-
sorulabilecek en basit soruydu ve budala bir çocuktan tutun
da bilgeler bilgesi bir yaşlıya kadar herkesin ruhunda yatan şeydi.
bu, insanın cevabını bulamazsa yaşayamayacağı türden bir soruydu
ve ben bunu tecrübelerimle öğrenmiştim. soru şuydu:
"bugün yaptıklarımın ve yarın yapacaklarımın sonucunda ne olacak?
hayatırnın tamamının sonucunda ne olacak?"
soru şu şekilde de ifade edilebilir:
"hayatımın, beni bekleyen, kaçınılmaz olan ölümün yok etmeyeceği bir anlamı
var mı?"
-------------------------------------------
her insanın, karşı karşıya olduğu "ben kimim?", "niçin yaşıyorum?"
ya da "ne yapmalıyım?" sorularına yanıt bulabilmesi için ilk önce şu
soruya yanıt vermelidir: "o bütün nedir?" (ki o, bütünü
tanımamaktadır, sadece kısacık bir zaman diliminde bütünün küçücük
bir parçasını tanımıştır.) bir insanın kim olduğunu anlayabilmesi
için önce, birbirlerini anlamayan, kendisi gibi insanlardan
oluşan bütün o gizemli insanlığı anlaması gerekmektedir.
sadece tanrı'ya inandığım anlarda yaşamış olduğumu hatırladım.
bu, geçmişte nasılsa, bugün de öyleydi. yaşamak için tanrı'nın
varlığının farkında olmaya ihtiyaç duyuyordum. onu unutmaya, ya da
onu inkar etmeye göreyim; ölüyordum,
bu canlanma ve ölme de neyin nesi? tanrı'nın varlığına olan
inancımı yitirdiğimde yaşamıyorum. şayet onu bulmaya yönelik
içimde bir umut kırıntısı olmasaydı kendimi çoktan öldürmüştüm.
sadece o'nu hissettiğimde ve bulmaya çalıştığımda yaşıyor, gerçekten
yaşıyorum. "daha ne arıyorsun?" diye haykırdı içimdeki bir ses. "bu
o. o, onsuz yaşanılamayandır. yaşamak ve tanrı'yı bilmek aynı
şeylerdir. tanrı var oluştur."
"tanrı'yı arayarak yaşadın mı, bir daha tanrısız yaşayamazsın." ve
her zamankinden daha güçlü bir şekilde, içimdeki ve etraflmdaki her
şeyaydınlandı ve bu ışık beni bir daha terk etmedi.
tolstoy
--- spoiler ---
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap