8 entry daha
  • bir film nasıl okunur? eleştiriye konu edilecek şeyleri filmin kendisi mi sunar yoksa eleştirenin gözlemlediği görüngüler mi? yazarlar söz konusu olduğunda ortak bir uylaşım yaratma çabasının devreye girdiğini söyleyebilir miyiz peki? bunu düşünen sinema eleştirmenleri vardır muhakkak. ne de olsa godard, sinema eleştirmenlerinin sinemayı uzaktan var eden kutlu kimseler olduğunu söylüyor.

    da hong deng long gao gao gua; ismi zor kendisi bizzat şiir olan bu film nasıl okunur? allah'tan dilimizin ağusunu almasını dileyip deneyelim.

    sinema, gücünü insan ve o'na bağlı hikayelerden alır. (bu duruma 'maalesef ki' diyen bir hocam vardı)
    peki bu hikayeler nasıl anlatılmalıdır? bu büyük sinemacıların kendilerine her zaman sordukları soru olmuştur. zamanın ritmi, insan yüzü, nesne ayrıntıları, ses, oyunculukta yabancılaşma. ve daha nicesi diye uzatılabilecek, gücünü yalnızca sanatçının hayal gücünden alan yöntemler.

    burada durup, itiraf etmeyi yazıya başlarken tasarladığım şeyi söylemek istiyorum; söylediklerimin hiçbirinin bu filmle ilgisi yok! film bana o kadar çok şey düşündürüyor ki, zihnime ve kalbime musallat olan bu düşüncelere karşı koyamıyorum.

    filmin hak ettiğidir:

    sevdiğimiz şairden "medeniyet, kültürün ilerleyip kendi donukluğuna varmasıdır" cümlesini beş dakikalığına ödünç alıp bir şey söyleyebiliriz belki. sinema biraz da medeniyetlerin uzak coğrafyalardaki izdüşümlerini takip etmek için vardır. varlığını hala sürdürmekte olan medeniyetlerin serimlenmesiyle, çoktan tarihin dibine çekilmiş medeniyetlerin serimlenmesi arasında da fark vardır. en azından bana göre. bir medeniyeti oluşturmaya ha gayret koşan kültür parçacıklarını, medeniyetin bir yerine eklemlenip tarih boyunca o medeniyetin bir parçası olarak kalacağını fark ederek sırıtan adet topluluklarını tarihsel yolculukları esnasında izlemekten daha zevkli ne olabilir? -buradan sinema ve tarih ilişkisine geçilebilir ama yapmayalım-

    zhang yimou, kendi medeniyetini kamerasını ortadan ikiye bölüp yarısını sanat yönetmeni cao jiuping'e vererek gösteriyor bize. manzara ve renkler, insanın kaçınılmaz biçimde kendisiyle var ettiği hikayenin tamamlayıcılığına soyunuyor. öyle bir tamamlayış ki bu bizi, film boyunca güzellikle ölüm arasında kalan bir yerde hareketsiz bırakıyor.

    derken jenerik yazıları..
16 entry daha
hesabın var mı? giriş yap