savcı

• mahmut esat bozkurt'un, t.c savcilarina ve hakimlerine soyle seslendigi yazilir; "meriç kıyısında çalışan türk köylüsünün kaybolan sapanından tutunuz da, bu vatanda yaşayanların uğrayacağı en ufak bir haksızlıktan, hatta bingöl dağlarının ıssız kuytularında bekleyen öksüzlerin göz yaşlarından siz sorumlusunuz."
  
  mahmut esad bozkurt, hakli olarak gayet tabi bir gorev tanimi sunmus. bir ufuk sunmak da degil bu aslinda, tastamam bir gorev tanimi. esad'in "koylunun kaybolan sabanindan sorumlusunuz" soylemi ucuk gelebilir. kimse sabanin hesabini soracak durumda da degil zaten. ulkemiz sokaklarinda, "ulkeyi hortumlayanlar sokaklarda elini kolunu sallayarak dolasirken, firindan ekmek calan bir sahis 20 sene hapis aliyor" soylemleri hakim...
  
  varsin saban bir kosede dursun. bu halk, bunu da bagrina basar...
  
  ama benim demek istedigim tam olarak bu degil.
  
  savcilar iddianamelerini "kamu adina talep olunur" seklinde bitirirler... savcilarin isbu cumlesi aslinda tam olarak sorumluluk sahasini ciziyor, cerceveliyor... "kamu adina"... puf noktasi burasi...
  
  halka karsi sorumlu olmak... halktan bu konuda yetki almak, " ben sizin hakkinizi arayacagim" demek... halkin sorunlari karsisinda mazareti olmaksizin sorumlu oldugu insanlar adina onlarin hakkini aramak...
  
  bunca insanin, halkimizin hakkini-hukukunu aramak, savunmak muazzam bir sorumluluk...
  
  vatandasin, depremde kibrit kutusu gibi yikilan evi karsisinda, "nerede bu devlet!" dedigi zaman, "iste buradayim" diyebilmek...
  
  halka karsi sorumlu olmak, mahmut esad'in kabaca cizdigi cercevenin cok daha otesinde... bunun sorumlulugu, ozellikle inancli bir savci icin, allah (c.c.)'nin bu gunahla karsima gelmeyin dedigi kul hakkina karsilik gelir...
  
  kul hakki...
  
  ve bu hakk... altinda daglari eritebilecek olan...
  
  sorumlulugunuz cok buyuk... allah yar ve yardimciniz olsun...