27 entry daha
  • gökyüzünün bile bir garip koktuğu uzakdoğu şehri. seul havaalanına indiğiniz andan itibaren başlayıp bir saniye nefes aldırmadan devam ediyor. üstelik insanı da havası da aynı kokuyor. nasıl tarif etsem, böyle soya - sarımsak - ginseng - yosun kokuları karışımı bir şey. pazar yerlerinde büyük kazanlarda kızartılan ipek böceği ve çekirgenin katkısını da unutmayalım tabi. belki benim burnum ziyadesiyle hassas bilmiyorum. ama bir koku var, o kesin.

    sarımsak adeta bir totem. tapıyorlar. sabah kahvaltıda, üstelikte çiğ olarak yemeye başlayıp geceyi yine onunla noktalıyorlar. bir çeşit milli kahraman onlar için. zira, geçmiş yıllarda tüm asya’yı sarsan sars gribi, sarımsağın gücü adına bir tek korelilere dokunamamış. öyle diyorlar.

    yemeklerin içinde ne olduğunu anlamaya çalışırken canınızdan bezmeniz mümkün. denizden ne çıkarsa yiyorlar hakikaten. ama farklı tarzda pişiriyorlar ve birde onlara özgü tuhaf kokulu soslarla. beğeneni de olabilir tabi, ama ben zaten deniz ürünleri mevzuunda özürlü olduğumdan epey bir zorluk çektim. fast food yenebilir diyeceklere, gidip orda bir denemelerini söylerim, daha da bir şey demem. bibimbap denen sebze karışımlı pilavda bir hayat kurtarıcı olarak benim totemim olmuştu.

    "namdaemun" ve "dongdaemun" adında iki büyük halk pazarları var ki oldukça keyifli bunları gezmek. fiyatlar da oldukça ucuz. pazarda gezerken yol kenarında oturan, bellerinde önlük takılı yaşlı teyzeler dikkatinizi çekebilir. bu teyzeler seyyar döviz büroları. veriyorsun doları, oturduğu yerde önlüğünden çıkardığı wonla anında exchange ediveriyor.

    ginseng özel bir öneme sahip. kore resmi tekel idaresi tarafından yapılıp, pazarlama ve satışı da yine bu kurumun izin ve gözetimine bağlı olan mağazalarda satılıyor. seul’de bu şekilde ve sadece ginseng satan 4-5 katlı mağazalar mevcut.

    şehir gökdelenler şehri. ama saraylarını gezdiğinizde ufak çapta bir şok yaşıyorsunuz. saray denen şey, devasa büyüklükteki bahçelerin içinde, uzakdoğu stili yapılmış, dış tarafı renkli boyalarla boyanıp süslenmiş, normal boyutta hatta küçük sayılabilecek tahta yapılar. osmanlı saraylarını bilen bizler için seul'dekiler birer tahta kulübe. içlerinde de tek bir eşya dahi yok. ama bahçeleri gerçekten bir harika.

    insanları çok sıcakkanlı olmasa da oldukça saygılı ve kibarlar. gerçi konuşmaya başladıklarında, korecenin telaffuz özelliği ve buna ilaveten gırtlaktan doğaçlama olarak çıkardıkları garip sesler nedeniyle karşınızdakinin sizi yiyeceğini ya da döveceğini sanıyorsunuz. korkmayın, tehlikesizler. ama türk olduğunuzu söylediğinizde duydukları sevinçten yiyebilirler.
119 entry daha
hesabın var mı? giriş yap