2 entry daha
  • "prenses sıfatına yakıştırılagelmiş güzellik ve çekicilik vasıflarından nasibini almamıştı. bu nedenle mizacı, çocukluk çağlarından itibaren sert ve içe kapalı olarak şekillenmişti. okul hayatında vasat ve hatta silik, genç kızlık çağlarında gösterişten uzak, günlük hayatında medyanın ilgi ve sevgisinden yoksun, zorunlu sosyal sorumluluk projeleri haricinde insanlardan ve özellikle çocuklardan hoşlanmayan, ciddi, sessiz ve sakin bir karakterdi.

    basına malzeme olacak bir fiziğe sahip olmadığı gibi dikkat çeken hal ve tavırlar da sergilemezdi. duygularını kendi içinde yaşamayı tercih eder, fevri davranışlarda bulunmazdı. basın bu soğuk ve ciddi prensesten intikamını almak için adeta pusuda bekliyordu. katıldığı binicilik yarışmalarından birinde kaza geçirip attan düşmesi, haftalarca manşetlerden inmemesine neden olmuştu.

    atlara olan sevgisi insanlara olan sevgisinden çok daha fazlaydı. çok sevdiği atının ölüm anı, prensesin sakin ve vakur duruşunu yitirdiği tek an olarak yansımıştı basına.

    çocuklardan hiç hoşlanmaz mümkün olduğu kadar uzak durmaya çalışırdı. zorunlu sosyal sorumluluk projelerinden birini yürütürken kucağına yardıma muhtaç çocuklardan birini alıp poz vermesini isteyen basın mensubunu 'çocuklara yardım etmek için çocuk sevmek gerekmez!' diyerek sert bir üslupla reddetmişti. kendi çocuklarına bile derin bir sevgi ve ilgiyle bağlı olmadığını 'diğer annelerden hep duyduğum o yüce annelik duygularını hiçbir zaman hissetmedim. onların bu halini anlayamıyorum, abartılı buluyorum.' cümleleriyle ifade etmişti.

    o her zaman abartıdan uzak, durgun, sade bir kadındı..."

    bu satırlar bir belgeselden (aklımda kaldığı kadarıyla) alıntıdır... ve ayrıca bu kadar detaylı ve uzun uzadıya aklımda kalmasının bir nedeni olmalı...
7 entry daha
hesabın var mı? giriş yap