2 entry daha
  • sinema , yirminci yüzyılın sonlarına doğru artık sinema otoritelerinin de kabul ettiği -kim bu otoriteler , hanimişler?- önemli bir toplumsal gelenek haline geldi.bu geleneğin yaşatıcısı sinema sektörü ve etrafına konuçlanmış tekniker kadronun ötesinde halktır.halkın yapılan sinema ürününe sahip çıkması ve zamanını-parasını-ilgisini oluklardan sinemaya akıtması ancak bir geleneğin tohumlarını serpiştiriebilirdi toprağa-halt etmişsin sen- biz de sinema geleneği hiç olmadı , tabi kendimizi türk gibi görüyorsak bu şekilde dillenebiliriz.

    öte yandan , diğer bir görüş ; türkiye'deki aydın-halk arasındaki tarifsiz uçurumun boyutuyla ilgilidir.özellikle 80 sonrası türk sinemasında yeni anlatım tekniklerinin denenmesi , genç yönetmenlerin ilk filmlerinde kırsal kesimin sorunları ile ilgili filmler yapma tercihlerinin ikinci ve sonraki filmlerinde değişikliğe uğraması -ki bu değişiklik daha çok kentli insanın yaşamsal kaygıları ve beyaz yaka meşk hikayeleridir- halkın sade yaşamından uzaklaşmak şeklinde yorumlar yapılmasına neden oldu.aslında uzaklaşılan her daim var olan-hatta bugün bile- köy gerçeğidir.aydın olma bilinci denilen elde avuçta durmayan gubidik şey - halt etmişsin sen!- giderek daralan bir çevreye sıkıştı.memleket kurtarma operasyonları papirüsten bir adım öteye gidemezdi de doğrusu.

    burada anlatmak istediğim olayın bir sektör haline gelip gelmediği ya da kendi yağıyla kavrulan bir vücut olması mevhumu değil.olayın orta saha defans bütünleşmesi tadında , halkla kaynaşıp , halkın içinden çıkan bir sinemanın var olup olmadığı konusudur.-halt etmişsin sen , yeter artık!-

    aslında burada anlatılmak istenen halkın anlayabileceği türden sinema yapmaktan çok , bir seviyenin ortak hayaliyle yaşayıp , o seviyeyi yakalayabilmek ; ilerlemek , ilerlemek , ilerlemektir.sinema geleneğimizin ilk tohumlarını bir seracıdan alamayız , unutmayın.- son olarak , halt etmişsin sen!-
320 entry daha
hesabın var mı? giriş yap