3 entry daha
  • adı eddie' ydi,
    kuyruğu kıvrık, iri, beyaz bir köpeği vardı,
    alaska kurdu,
    kuzey kutbu' nda kızak çekenlerden,
    igloo koymuştu adını,
    ve bir okuyla yayı vardı eddie' nin,
    birkaç haftada bir köpeğin yan tarafına bir ok sallar,
    sonra da koşarak eve girip igloo' nun okun üzerine düştüğünü söylerdi.
    köpek aldığı çeşitli ok yaralarına rağmen hayatta kalmayı başardı,
    ama ben aslında ne olup bittiğini biliyor,
    eddie' den pek hoşlanmıyordum.
    boş bir arsada amerikan futbolu oynarken,
    eddie' nin bacağını kırdığımda igloo' nun intikamını almıştım kendimce.

    eddie' nin babası,
    babamı arayarak, eddie' nin onlara bacağını isteyerek kırdığımı itiraf ettiğini söylemiş,
    bizi davacı olmakla tehdit etmişti.
    kimsede para yoktu zaten,
    eddie' nin babası san diego' da iş bulduğunda,
    oraya taşınıp köpeği bıraktılar,
    biz aldık.
    hayli aptal çıktı igloo,
    tepkisiz,
    coşkusuz,
    dilini çıkarıp derin derin solur,
    yemek yemediği zamanlarda uyurdu.
    dışkıladığı zaman kıçını bahçenin çimenlerine sürterek temizlese de,
    kuyruğunun altında, mis kokulu kahverengi iri bir leke eksik olmazdı.

    birkaç ay sonra
    dondurmacı kamyonunun altında kalıp,
    kızıl bir ırmağın içinde can verdiğinde,
    çok da acı çekmedim,
    eddie' nin bacağını kırmayı başarmanın,
    memnuniyeti içindeydim hala.

    charles bukowski
    (bkz: bir tek ben miyim böyle yaşayan?)

    *
7 entry daha
hesabın var mı? giriş yap