3 entry daha
  • petrol-jeoloji yüksek mühendisi l. tufan erdoğan'ın 2006'da yazmış olduğu "türkiye'nin nükleer rönesansı başlıklı" yazısında şu şekilde açıklanır:

    stronsiyum-90 özellikleri bakımından kalsiyum’a benzer. bu nedenle vücut tarafından kalsiyum zannedilerek emilir; dişlerde ve kemiklerde depolanır. yiyecek ve içeceklerle vücuda giren stronsiyum-90’ın %70-80’i vücuttan dışarı atılır. %20-30’u kemiklerde birikir. %1 civarındaki bölümü ise, kan dolaşımına karışır; kemik ilikleri ve yumuşak dokulara girer (un environmental protection agency, www.epa.gov). insan vücudunda depolandıkları yerlerde yüksek enerjili elektron, ya da beta partikülleri emisyonu ile hücreleri öldürür ve mutasyonlara neden olur. kemik iliklerinde bağışıklık sistemi ve kan hücreleri ürediğinden, stronsiyum-90 kan kanseri, göğüs ve prostat kanseri ile bağışıklık sistemi bozukluklarına ve dolayısı ile aids hastalığına yol açar (www.iacenter.org; blackhole.on.ca; www.lightparty.com: wiesen, b.; gould, j. m., “deadly deceit” ve “the enemy within” adlı kitapları). ayrıca, hormonları, pankreası, tiroid bezlerini, üreme organlarını ve merkezi sinir sistemini de tahrip eder. hormonal dengelerin bozulması ve merkezi sinir sisteminin tahrip olması sonucunda, obezite, yüksek tansiyon, kalp hastalıkları, astım, şeker hastalığı ve felçlere de neden olur.

    vücutta nöronlar, kalsiyum iyonları göndererek iletişimde bulunurlar. stronsiyum-90, vücuda kalsiyum’u taklit ederek girdiği için, yaydığı yüksek enerjili elektronlar ve itriyum-90’a dönüştüğünde ortaya çıkan çok yüksek radyoaktivite (stronsiyum-90’dan %500 daha fazla) ve beta ışını yayımı sayesinde nöronları tahrip ederek, beynin zarar görmesini ve beynin prefrontal korteksinin etkilenmesi sonucunda da otizm, dawn sendromu, konsentrasyon bozuklukları, öğrenme yeteneğinin yok olması, intihar ve cinayet eğilimlerinin ortaya çıkmasını sağlar (sternglass, e., radiation public health project, 8 kasım 2003: www.mindfully.org/ nucs/2003/strontium-90).

    az dozajda radyasyon yayan stronsiyum-90 ile uzun süreli temas, kısa süreli yüksek dozajla temastan çok daha tehlikeli ve öldürücü. reaktörlerin kontrolsuz olarak, genelde paslanan soğutma suyu boruları ve valfler aracılığıyla havaya ve suya karıştırdığı düşük dozlu radyoaktif maddelerin yarattığı tahribatın, bir abd devlet kuruluşu olan icrp (int. comm. of radiation protection: www.icrp.org) tarafından belirtilenden 100-1.000 kat daha yüksek olduğu, ecrr (european comm. on radiation risk: www.euradcom.org) ocak 2003 tarihli raporu ile ortaya konmuştur.

    wise/nirs nuclear monitor’un 16 mayıs 2003 tarihli raporunda, incelenen 4 florida nükleer santralından uzaklaştıkça toprak, hava ve sudaki stronsiyum-90, sezyum-137 ve iyodin-131 miktarlarının azaldıkları saptanmıştır. her yıl 100 ton nükleer atık üreten tek bir nükleer reaktör, rutin olarak bu maddeleri havaya ve suya bırakmakta.

    yazının tamamı için:

    http://www.jmo.org.tr/…nel/bizden_detay.php?kod=688
3 entry daha
hesabın var mı? giriş yap