7 entry daha
  • "+ nedir tecvid? ahmed, sen söyle bakalım.

    - ıımm, tecvid, lügatte bir nesneyi güzel etmek ve hoşça yapmak manasınadır. ıstılahta ise;

    've huve i'tâü'l-hurûfi hakkahâ min külli sıfetin ve müstehakkahâ ve raddü külli vâhıdin li-aslihî'dir. yani, her bir sıfat cihetinden harflerin hakkını ve müstehakkını vermek ve her bir harfi aslına tevdi etmek demektir. haktan maksat, sıfat-ı lâzimedir. müstehaktan maksat, sıfat-ı ârizadır. asıl'dan maksat ise mahreçtir.

    + aliyyul a'la! peki dibace, hıfzolundu mu? hadi, isa bunu da sen oku bakalım.

    - allahu teâlaya hamd ü senadan ve rasûlüne ve dahî âline salât u selam'dan sonra, malum ola ki, harf-i med üçtür: vâv-yâ-elif. amma vâv ne zaman harf-i med olur? vâv sakin olsa ma kabli mazmûm olsa ol zaman harf-i med olur. amma yâ ne zaman harf-i med olur? yâ sakin olsa ma kabli meksûr olsa ol zaman harf-i med olur. amma elif ise daima sâkin olup, ma kabli meftûh olmakla cemî zamanda harf-i med olur. "û-tî-nâ" gibi.

    ve dahî sebeb-i med ikidir; hemze, sükûn. amma hemze, harekesi olan elif'e dirler...."

    ne günlerdi diye iç geçirdi derinden. ilk ezberini yaptığı günü hele hiç unutamıyordu. hocasının hediye ettiği misvağı akşam çakıyla bir güzel açmış ve uçları yumuşasın diye zeytinyağıyla doldurup üzerine bir tutam tuz attığı bardağın içine baş aşağı bırakıvermişti. dedesi, tecvide başlayacağını öğrendiğinde pek bi sevinmiş ve ona kendi karabaş tecvidini hediye etmişti. hatta ilk sayfayı da beraberce okumuşlardı. dedesi o yaşına rağmen yatsı namazlarının ardından camide amene'r-rasûlü'yü ne de içli okurdu. yanık yanık. hep onun makamını, namelerini almaya, beynine nakşetmeye çalışırdı. bakalım yapabilecek miyim diye düşündü. ve gözlerini yumup e'ûzü'ye başladı. top sesleri sanki kaybolmuş, tek tük kurşun sesleri ise secavent duraklarında boy gösterir olmuştu.

    aylardır devam eden harp yüzünden iyice yıpranmış üniformasının örtmekten aciz kaldığı zayıf bedenini bir anne şefkatiyle sarmalayan müşfik gece bile hazırola geçmiş, adeta kelam-ı ilahi'ye teslim olmuştu. hicaz'da nazil olan kelam, çanakkale içinde arşı selamlıyordu.

    erât, cephe içinde diz çökmüş bu yanık tilavete âmîn'lerle mukabele ediyorlardı.

    "rabbenâ ve lâ tühammilnâ mâ lâ tâkate lenâ bih."*

    âmîîn... amiin...

    "va'fu annâ vağfir lenâ verhamnâ*, ente mevlânâ fe'nsurnâ ale'l-kavmi'l-kâfirîn * *"

    amiiin...

    içli bir sadakallahu'l-azîm yankılandı karanlık gecede en son.

    misvaklar, günde sadece bir tayına mahkum ağızlarla buluştu ve görev hasretiyle yanan dişleri usul usul teselli etti.

    îsa, çoktan, ağzında misvakla uykunun kollarına kendini bırakmıştı.

    yüzündeki tatsız ifadeye bakılırsa, hep zorlandığı hükmü'r-râ* babına gelmişti.

    "kaçan râ meftuh veya mazmûm olsa kalın okunur.
    misali, er-rahmâni'r-rahîm, ve'r-rûhu, nasrullâh gibi.
    ve eğer meksûr olsa ..."
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap