6 entry daha
  • cnbc-e'de yayınlandığında şöyle bir göz atmıştım. derrida'yı kendi eserinden ziyade hakkında yazılanlardan bildiğimden, o kadarıyla düşünce dünyasına fazla nüfuz etme imkanı olmadığından ve filmini izleyip ordan öğrenme gibi bir lüks de olmadığı için felsefe dünyasını tanıma gayretinden çok adamın halini tavrını görme namına izliyor, artistik yapıyor mu onu kontrol ediyordum. bana efendi bir adam gibi gelmişti. en azından zizek belgeselindeki lacan gibi şekil peşinde değildi. ve kendini halka kabul ettirmek için bu yeterliydi.

    belgeseli bu mantıkla izleyince dikkatimi de şöyle bişey çekti: derrida bir konferansa mı ne gidiyor, binaya varmış, salonun nerde olduğuna bakınıyor falan derken yanına sırt çantalı bir öğrenci yaklaşıyor. muhtemelen, hocam ben kitaplarınızı okudum, çok etkilendim, gerçek bir hayranınızım falan diyor.

    her seviyedeki okulda ve eğitim kurumunda hocaya yanaşmaya, yalakalık yapmaya çalışan insanları biliriz. ama hocaya asılacaksan bile ingiliz sicimiyle asıl, adam yalakalık mesleğini icra ederken burdaki kıçıkırık üniversitelerin yardoçlarıyla falan muhatap olmak zorunda kalmıyor, doğrudan membaında yaşadığından yalakalık yaparken bile büyük oynama imkanına sahip.

    o yüzden diyorum ki, fransa ne kadar güzel bi yer ve derrida ne kadar postmodern bi düşünür.
3 entry daha
hesabın var mı? giriş yap