6 entry daha
  • iyi yada sıkı film; insan denen şeyin öyle enteresan fotoğraflarını çeker, ruh haliyetiyesini öyle yakalar ki yaradan-yaratılan ilişkisine hayranlıktan öte bitmez bir sapma( bu anlamda aşk kelimesine eskilerin yakıcı bir anlam yüklediğini düşünürüm) gösterilir. visconti’nin gattopardo’su; prens don fabrizio salina karakteri üzerinedir. 1860 yılının sicilya’sında toplum, yüz yıllardır süren feodal yönetim biçiminden devrimle demokrasiye ya da bireyselciliğe sancılı bir geçiş sürecindedir. prens fabrizio, geçmişine sadık ve o terbiye ile büyümüş ve de olgunluğunun doruk noktasında elit bir aristokrat, senyör bir efendidir. soylu sınıfın tüm kuramlarını kendinde barındırır; varlığını tescillemiş, aklı selim ve prensip sahibi, basiretli, kemalata ermiş, iyi eğitimli, geleneksel bir dindar, mağrur, görkemli(yeğeni alain delon’nun elinden kıskanmaktan başka bir şey gelmez!) ve varlıklı kısaca tanrısal erkin yeryüzünde yansıması için seçilmiş kişi mitosunu tam anlamıyla sergiler. erk ve yönetim ise ‘soysuz’, avam tabakadan insanların(geleceğin burjuvaları) eline geçmiştir. işte bu değişim ve kaybediş süreci fabrizio’nun dramını oluşturur. fabrizio’ ya göre leoparlar ve aslanların yerini çakallar ve sırtlanlar(leş yiyciler) alacaktır. şincik günümüz (modern-ben modern değil sadece insanım arkadaş) insanı fabrizio’yu eleştirel gözle bakabilir; yazlığının olduğu kasabaya girerken yapılan geçit törenindeki selam duran figüran gariban halkla empati yapıp senin ki can benim ki patlıcan mı sorunsalını ortaya dökebilir. biraz daha sadeleştirirsek, demokrasilerde yönetime, sıradan olmasına karşın iyi eğitim almış idealleri olan temiz insanların gelme ve o dirayeti gösterebilme olasılığını savunamaz mıyız ? belki de fabrizio insanı daha iyi tanıdığı için o olasılığa prim vermez ve demokrasinin bu zaafını(yozluğunu) göstererek seyirciye bir tokat atar. amma ve lakin fabrizio çok kral adamdır. prenstir ama terfisi çoktan gelmiştir. duruşu, olayları yorumlayışı, akıl yürütmesine ilaveten hüznü bende şok etkiler bırakmıştır; fabrizio’nun peder ile günah ve diğer şeyler üzerine konuşmaları, ve kızının aşkını kendince sorgulaması. kızının kime aşık olmasından ziyade kızına ve kendi aşk hayatına yönelik düşünceleri; ‘ne aşk mı evet aşk tabii; altı ay ateş, yangın ve otuz yıl kül. ben de aşkı bilirim.’ torino’dan hükümet adına gelen adam ile siyaset üzerine iğnelemeleri ve de balo gecesi tablodaki ölümü yorumlayışı unutulmazdır. dönem filmlerinin güzelliği insan denen şeyi; değişik giyim kuşam, davranış şekilleri, toplum kuralları ve sair şeylere rağmen değişmemesi onları izlenir ve izleyene yakın kılar. bu anlamda anlattığı şey ne olursa olsun burt lancaster’ı prens fabrizio olarak izlemek çok büyük keyiftir.
23 entry daha
hesabın var mı? giriş yap