2 entry daha
  • the wild bunch ın hemen ardından gelmiş, eglenceli tarafından bir peckinpah westerni. hani denir ya dinlenmek için sakin bir şeyler çekmiş yönetmen, heh işte o hesaptan. şiddetin ozanı diye diye batı illerinde nam salan yönetmen, the ballad of cable hogue da şiddetin kıyısından dahi geçmiyor lakin kendi western anlayışına hakim olan iyi ve kötünün iç içe geçmişliği, eski adam motifi elde yine. ekseriyetle yavaş çekimi şiddetin estetiğinin hizmetine sunan yönetmen, bu işinde de hızlı çekimi komedinin hizmetine sunuyor. bunu ilk yapan o değil tabi, stiline farklılık katıyor ya ondan şeyediyorum.
    film, arkadaşları yüzünden içine düştüğü kötü durumu şansı sayesinde lehine çeviren high spirited bir karakterin incesinden intikam öyküsünü anlatıyor. baş karakter hayatta kalma motivasyonunu içinde bulundurdugu intikam güdüsüyle destekliyor. sonrasında hayatta kalmak için ihtiyacı olan "şey" aynı zamanda onun amiyane tabirle yırtmasına vesile oluyor. aşkı bulması da yine aynı eksen de dolanırken sarının kütle çekimine düşmesine denk geliyor. burda filmin kadınına da bi parantez açalım ve ekleyelim, bir feministi intihara sürükleyecek kadar kadın düşmanı olan yönetmenin, filmin kadına yaklaşımı genel filmografisine nazaran gayet yumuşak, hatta sevecen bile sayılabilir. sincap suratlı ladiest damn'd lady stella stevens da bunu ali mcgraw kadar olmasa da hakediyor, allah için. ama dedik ya filmografisine nazaran, yoksa hala daha arada bir iki tokat iniyor kadının erkeğin yanındaki yanagına.
    cable hogue dan devam edelim, çöl adamı kendisi, kasaba şehir hayatını kaldıramıyor. "yabancı" duruyor. hayata bakışı gayet freş, kompleksiz. yukarda bir yerlerde the dude dan bahis açılmış, hunharca üzerine basılmış. sadece aşkı için kendinden vazgeçecek, şehre inecek, bekliyor. intikamından sonraki motivasyonu da aşkı, ersin inşallah vuslata.
    son olarak the wild bunch ta eski günlerin bittiğinin habercisi addedilen otomobil burada da aynı işlevi görüyor. araba üzerinden vahşi batının mitinin bitişine tanık ediliyoruz, zira atsız kovboy mu olur? o vakit şaire kulak kabartıyoruz; otomobil icad olunur, zarifoglu ölür.
3 entry daha
hesabın var mı? giriş yap