25 entry daha
  • bu görkemli eserin bestecisinin johann sebastian bach olmadığı iddiası ciddiye alınmalı. yamulmuyorsam bu iddiaya göre, aslen dietrich buxtehude'ye ait -orjinali kayıp- bir eserin genç bach tarafından kopyalandığı ve eserlerinin arasına karıştığı söylenmekte. doğruysa, muhtemelen 1705 yılındaki ünlü karşılaşmalarında gerçekleşmiş olmalı. buxtehude üstadın org eserlerinin girişlerinde bol es'li ve tüm org'u tınlatmaya yönelik onlarca eser bestelediğini dikkate alınca, özellikle toccata kısmı için bu iddia çok da saçma kaçmıyor.

    bu söylenti doğru olmasa dahi yıllardır sığındığım iki düşünceden biridir. çünkü eserin tüm o über-mega-popülerliğini bir kenara bıraktığımızda, bach müziğine benzememesi gibi ciddi bir sorunu var. toccata'nın gösterişli yapısı ve füg'ün garip serbestisi bach külliyatına oldukça yabancı kalıyor. şunun altını çizelim: bach hiçbir zaman gösterişli bir müzik bestelemedi. anıtsal? evet, ama gösterişli? hayır. çalınması en zor eserlerinde dahi virtüözite gösterisinden kaçınma çabası net gözlenebiliyor. toccata'nın daha ilk saniyesinden verdiği org'un ses yoğunluğunun içinde içsel olan hiçbir tınının varolmamasını bir bach sever nasıl kabullenebilir?

    bach'ın bestelediği yüzlerce füg'den birbirine benzer iki tanesini bulmak zor. bizim ihtiyar füg'ü bir form'dan çok öte kullanmış ve her birinde farklı yerlere gitmiş. ancak tüm bu eserlerin temelde ortak özellikleri mevcut. o da basitçe; konstrükte oluşlarındaki ustalık ve çok katmanlılıkları olarak özetlenebilir herhalde. bu iki özelliği de en yoğun biçimde org eserlerinde ortaya koyuyor ve ilginçtir, iki özelliği de bu füg'de göremiyoruz. tamam olağanüstü çarpıcı bir müzik ama katmanlaşmıyor ve org'un ses olanaklarını düşününce kontrpuan yapısı açısından çok yüzeysel gelişiyor. daha net ifade edersem; giren yeni sesler devam etmiyor, üst üste binmiyor, öncülleriyle birleşip ayrılmıyor. müzik dikey değil adeta yatay işliyor. bunlar rastgele bir bach fügü açarak sınayabileceğimiz özellikler. bu noktalardan baktığımızda ihtiyar'ın orgdaki en "ham" bestesi gibi durması, popülerliği ile garip bir zıtlık yaratmakta.

    buradan bir diğer iddiaya geliyoruz.

    bu sefer iddiamız daha ciddi. müzikolog peter williams, 1980'lerin başında eserin hem bach külliyatına, hem de dönem org beste tekniklerine yabancı oluşundan yola çıkarak bir teze varıyor: bizim ünlü re minör toccata ve füg, aslen bach'ın bugün kayıp olan bir solo keman eserinin, o öldükten sonra yapılmış çalakalem bir transkripsiyonundan ibaret. bu iddia ardından yapılan rekonstrüksiyonları (özellikle andrew manze'inki) dinlenince eserin kemanda bach'vari müziğe ne kadar oturduğunu duyup beraberce şaşırabiliriz. keman'ın ses olanaklarının orga göre kısıtlı olması nedeniyle toccata'nın tüm gösterişi bir anda sıyrılıyor ve alıştığımız içsel bach ile başbaşa kalıyoruz. müzik hindi gibi kabarmıyor. füg'ün konstrükte olamamasının nedeni olarak da yine keman'ın kontrapuntal yapıyı sadece yüzeysel olarak verebilmesi olduğunu görüyoruz. doğaça yaklaşan finalde keman'ın, org'dan bildiğimiz hiçbir sesi kaçırmamasına dikkat! burada bugün bildiğimiz o ilk transkripsiyonun özensiz yapılmasının da etkisi var. müzik işitsel olarak ne kadar orglaştıysa da, açık ki yapısal olarak kemandan orga dönüşememiş, yeterince yoğunlaşamamış. sizi bilmem ama ben artık rahatım.

    söz konusu transkripsiyonu bach yapmış olsa idi kesinlikle inanıyorum ki, daha içsel bir toccata ve çok katmanlı bir füg dinliyor olacaktık. burada ilginç soru:

    eser o zaman da bu kadar popüler olabilecek miydi? cep telefonlarımıza melodi tedarik edebilecek miydi?
42 entry daha
hesabın var mı? giriş yap