81 entry daha
  • sebebini anlamamanıza rağmen sevdiğiniz ya da nefret ettiğiniz filmler olur. up in the air, nedenini bilmeden çok sevdiğim ve izlemekten zevk aldığım filmler arasına girdi.
    sanırım, iş hayatımda yapmayı en çok istediğim şeyleri o gariban ryan bingham'ın yaptığını görmemdi beni bu filme çeken. ben de sürekli oradan oraya gitmeyi ve hava alanları ile oteller arasında ömür tüketmeyi hayal etmiştim. hala arada bir, banka müfettişi olmadığıma sırf bu yüzden yanarım!

    filme gelirsek... adam hayatını yaşıyor işte; acımaya gerek yok.

    --- spoiler ---
    10.000.000 mile ulaşana kadar ben de bingham'la beraber kurdeşen döktüm. hele düğün yemeğine geldiğinde kızkardeşinin "seyahate çıkacak paramız yok" lafı, foreshadowing'in allahıydı. neysek abimiz, ancak hedefe ulaştıktan sonra millerinin bir kısmını hediye etti. saflık yapıp önceden devretseydi ana avrat küfredecek kadar bayağılaşırdım.

    bence "10.000.000 mil" yan hikayesi, filmin tamamını özetleyen bir metafordu. hayatının anlamı ve amacı olarak sayısal bir hedef belirleyen adamın, o hedefe ulaştıktan sonraki boşluğa düşen ruh hali... kendisine özel hazırlanmış loyalty card kartı getiren pilotta bir "tanrı" sureti ve getirdiği kartta da "cennete giriş bileti" öykünmesi sezdim. benim anladığım en önemli mesaj ise şu oldu:

    insanoğlu bu ruh hali ve yapısıyla cennete gittiğinde bile soracak: "eee? sırada ne var?"
    --- spoiler ---
115 entry daha
hesabın var mı? giriş yap