5 entry daha
  • konusu yaşlanmak değil, aslında yalnızlık olacaktır. insan yalnızsa, etrafında işbu filmdeki gibi onunla çok ilgili veya az ilgili insanlardan oluşan, özünde samimiyetsiz bir kalabalık olmalıdır mutlaka. film için elde var bir. ve fakat -spoiler-, 17'lik versiyonu kurtarılamaz biçimde ölmüş bir halde -spoiler- yol ortasında yatarken geri kalan herkesin "hadi yemeğe" demesi de yalnızlıkların en büyüğü sanıyorken biz, film ilerleyende şunu bile görüyoruz: etrafında küçük küçük adamlar pervane halinde ve aslında, at the end of the day, hepsi işinde gücünde. sen, elinde mesleğin, önünde seni alkışlayan ağzının içine bakan bir seyirci kitlesi, karşında eski sevgilin, alabildiğine özgür bir kadın figürü gibi şanslı, elinde bir viski bardağı ve sigarayla kalakalıyorsun. ben bundan büyük bir yalnızlık bellemedim ve birden aklım trufonun catherine'ine kayıverdi. olunabilecek en zirve nokta, olgun ve güzel, karizmatik ve hayranları bulunan ve etrafındakilerce hayranlıkla seyredilen bir uçuk kaçık teyyare olmaktır. ve fakat o teyyarenin konacak yeri olmayınca, varoluşsal bir kargaşa patlak verir. sonuç mutlak bir mutsuzluk olur.

    ama filmde konu ayrıyeten isyandır. bugün "kezban"ı yaratmış o auteurlerin yüzü için ağzımızda tükürükler biriktirirken, benzer isyanı eden myrtle gordon'a teşekkürü de borç biliyoruz. aslında olay yaradan (playwright) ve kul (actress) arasında oynanan bir tür müsabaka olarak da okunabilir. ikisi de kadın olunca bilhassa tadından yenmiyor. yaşı insanın üzerine yapışmasın diye edilen bu mücadelede, herkes kendi rolünü yazıp oynayınca, hak biraz yerini buluyor. rol oynamak demişken, hayranlıkla stepnenin boynuna sarılan zevcenin samimiyetini de unutmamalı. film boyunca hoş görülen deli myrtle, bu son dakika golü sayılabilir hakiki samimiyetle, sahadan memnun ayrılan taraf oluyor, gibime geldi. sonuçta bi yerde kadın dayanışması.
9 entry daha
hesabın var mı? giriş yap