3 entry daha
  • kathryn bigelow'un tek başına kotardığı ilk film olma özelliğini taşıyan near dark, tanıştığı güzel kız yüzünden bir vampir klanına, daha doğrusu bir vampir ailesine katılmak zorunda kalan caleb'in öyküsüdür. klanın lideri, ya da ailenin babası diyebileceğimiz jesse (lance henriksen) grubun en yaşlı ferdidir. yaşı sorulduğunda "güney için savaştım. kaybettik" şeklinde cevap verir. belki de o, güney ordularında savaştıktan sonra ünlü bir banka soyguncusu olan jesse jamestir. bill paxton tarafından canlandırılan severen, ailenin en vahşisi ve filmin aksiyon yükünü taşıyan karakteridir. babası gibi gördüğü jesse'nin gözüne girebilmek için işlediği cinayetler filmin unutulmaz sahneleri arasındadır. küçük oğul homer (h.o.m.e.r. yanlış* telaffuz ederseniz...sizin yerinizde olmak istemez) bedenen asla büyüyemediği için bir çocuğun vücuduna sıkışmış, bunun acısıyla yaşamaktadır. muhtemelen ona annelik etmesi için gruba dahil edilmiş diamondback'den belki yaşça daha büyüktür. anne figürü diamondback yabancılara karşı son derece acımasızken aile bireylerinin tümü için anaç tutumlar takınmıştır. gruba son katılmış kişi ise homer'ın arzulayıp dönüştürdüğü mae'dir. mae bu çocuk bedenindeki adam yerine bir barda tanıştığı caleb'ı tercih eder ve onun dönüşümünden ve eğitiminden sorumlu olur.

    1986 yapımı aliens filminin üç oyuncusu lance henriksen, bill paxton ve jenette goldstein'i bir sene sonra tekrar bir araya getiren near dark, alışılmış vampir ikonografisini kulanmaz. kazıklar, haçlar, kutsal su, sivri köpek dişleri ve pençeler filmde yer almaz. hatta vampir kelimesi bile hiç duyulmaz. jesse ve arkadaşları tıpkı çingeneler gibi göçebe bir hayat süren, gündüzleri uyuyup geceleri yaşayan bir ailedir; ama "geceyi yaşamanın bir bedeli" vardır.

    near dark, vampir mitini çok iyi araştırmış; ama onu kullanmaktan şiddetle kaçınmış ve janra bambaşka bir açı kazandırmayı hedeflemiş bir ekibin yarattığı başarılı bir filmdir. senaristi eric red, tıpkı bir önceki senaryosu hitcher'da olduğu gibi olayların akışına istemeden dahil olmuş sıradan bir gencin öyküsünü yine yol filmi formatında aktarmış, kathryn bigelow da başroldeki caleb karakterini oynayan adrian pasdar dışında çok başarılı ve uyumlu bir kadro oluşturmuş ve oyuncularının yaratıcılığını sınırlamadan, sıklıkla doğaçlamalara yer vererek, ilk yönetmenlik denemesinden alnının akıyla çıkmıştır.

    aynı yıl çekilmiş bir başka vampir filmi olan the lost boys'un yıldızı jason patric'le kardeş olan joshua john miller, homer rolüyle son derece başarılı bir portre çizmiştir. çok eğlendikleri her hallerinden belli olan henriksen paxton ikilisi ise, yer aldıkları her sahnede unutulmaz oyunculuklar çıkarmış, set dışında da görenlerin yıllarca birbirine anlatmaktan keyif alacağı oyunlar oynamışlar. lance rolüne hazırlanmak için otobanda otostopçuları arabasına alıp onlara ecel terleri döktürürken, bill paxton aynı otobanda, suratını paramparça gösteren bir makyaj varken yoldan geçenlere ağır bir kaza geçirdiğini söyleyip, bazı insanların bayılmalarına sebep olmuş.

    türünün bir klasiği olmayı hak eden near dark, yazık ki gösterime girdiğinde pek ilgi görmemiş, bağımsız bir yapım olmasının acısını, arkasına warner bros'un desteğini almış the lost boys'un gölgesinde kalarak yaşamıştır. ekibin bir araya gelerek bir prequel çekmek istemesi planı gerçekleşmese bile, ileride bu filmin değerinin daha iyi bilineceğine ve kenarda kalmışlıktan kurtulacağına inanıyorum.
8 entry daha
hesabın var mı? giriş yap