3 entry daha
  • tek sorumlusu incir ağacıdır. bacağımın arka kısmında -muhtemelen- ömrümün geri kalanında taşıyacak olduğum derin oyuntunun..

    sabah:

    sabah dediğime bakma! hayvanlar gibi geç saatte kalkıp etrafa saf saf bakındım önce. bir sopranoyu aratmayan karşı komşu, her zamanki gibi 3 oğlunu da paylayarak mahallemize değişik vokaller getirmekteydi. halbuki, nasıl ümitle doğurmuştu sonuncusunu kız olur bu sefer belki diye. böyle düşünüp üstüste çocuk yapanlarla tanrı'nın dalgasını geçtiğine inanırım. al sana kız! üçüncüyü de salayım da başına, sen o zaman gör cehennem azabını..
    demiştir muhtemelen ve çok eğlenmiştir.

    üçünün de isimlerinin sonunun her ne alakaysa -han olduğu bu üç veledi, balkona çıkıp izlemeye koyuldum. anaları, her defasında da aynı şirretlikle uzatıyordu isimlerinin son hecelerini, yaptıkları her yaramazlık karşısında:
    - emirhaaaaan
    - oğuzhaaaaan
    - diğerini hatırlayamdım laaan?

    derken veletlerden biri pis pis sırıtarak beni kesmeye başladı. evet, bildiğin dikti gözleri, kesiyor. ve o ilahi soru çıktı ağzından:

    - sizin incirlerden koparabilir miyiiiz?
    - kem küm (anası bakıyor), tabi canım gel ben size toplarım. gelirken kap da getir bir tane, annenler de yer (e iyi bok yedin).

    karşı binanın ikinci katında oturan bu 3 akla zarar insan yavrusu, balkondan atlamak suretiyle bizim bahçeye ışınlandılar adeta. neyse, imece usulü dördümüz ayrı koldan toplamaya başladık meyveleri. fekat boyumuzun yetebildiği yerler saniyesine tükenip, üç beş incirle kalakalınca ikinci bir ilahi cümle bu sefer kendi ağzımdan şu şekilde dökülüverdi:

    - bu böyle olmayacak, ben ağaca çıkayım en iyisi.

    çıktım. yukarıdaki incirler yumuşamış, bal kıvamına gelmiş, bizi koparın çığlıkları atıyorlardı adeta. ben de bu çağrıya uyup hepsini hunharca dalından koparıp, evdeki erkek popülasyonundan dolayı aklını yitirmiş olan zavallı kadıncağızın gönderdiği kaba doldurdum. ve action!! inişe geçiliyor.

    kendi kendime: lan nasıl çıkmışım ki ben buna?! oha, ikinci katın penceresi görünüyormuş olm resmen burdan. çocuklaaar, şu sandalyeyi ağacın dibine koyar mısınız? yuh, sandalye gelse bile benim atlamam lazım, e bu durumda hem sandalyenin üstüne düşerim hem de yere. napıcam allaam? kaldım ağacın tepesinde. evde biri de yok ki yardım isteyim? durun çocuklaar, çekilin kenarı. sandalyeyi de geri götürün. yere atlıycam direkt!
    allaam, sana geliyorum. bir-ki (eşhedü)-üç

    üç'le beraber, her nasıl becerdiysem artık, babamın, incir ağacının hemen yanına dikmiş olduğu asma fidanının, göğe doğru uzaması için yanında duran ve toprağa çakılı kazığa, evet yanlış duymadın, kazık!!, doğru düştüm ve bu kazık efendi tuttu beni bacağımdan, bir yay gibi gerinerek ait olduğu yerden, evet yerin altından güç bela çıkıp, eş zamanlı olarak bacağımı "coaaarrrtt" efektiyle çizip, paramparça etti.

    çocuklar, dehşete düşmüş gözlerle bir bana, bir bacağa bakıyor?!

    annesinin, kız olması için muhtemelen türbelerde dilek dilediği en ufak oğlan çığlığı basıp koşarak evlerinin yolunu tuttu. diğerleri de birkaç dakika kalıp, şok'umu paylaştılar.

    incir kasesi yere düşmüş, incirler toprağa belenmişti.
    (bilmem ne ettiklerimininmn)

    şu an bacak ağrısından geberir durumda yazıyorum bunları.

    bir daha ağaca tırmanmak mı? ağaç ne? siz var yemek onu?! ahahahahaha
8 entry daha
hesabın var mı? giriş yap