6 entry daha
  • yazmayı çok isteyen ama "ne yazmalı, nasıl yazmalı" demekten tek bir adım atamayanlara ilaç gibi gelebilir bu kitap.

    ilk yarısında stephen king hayatının en sıkıntılı dönemlerini bile öyle keyifli anlatıyor ki, bundan bir gün iyi bir film çıkarsa şaşırmam. "sıkıntı çekmeden iyi yazar olunmaz" mesajı okurun üstüne atlamak için pusuda bekliyor ama esas mesaj o değil. stephen king sıkıntılar çekmiş ve sıkıntıları da yazarlığını muhakkak beslemiş fakat okuyunca anlaşılıyor ki bu yapıda bir adam paris hilton hayatı sürse oradan yine beslenir, yine yazarmış. en azından ben öyle algıladım.

    ikinci yarıda king'in nasıl yazdığı üzerine gayet aydınlatıcı tarifler var. yalnız şu önemli; bu bir "nasıl yazılır?" kitabı değil, "stephen king nasıl yazar?" kitabı. tekniklerini okuyunca zaten başka türlü olmamalı gibi geliyor (aklın yolu bir değil mi?) ama orada sergilenen hatalara düşen meşhur yazarları bir bir hatırlamaya başlayınca (kitapta da örnekler veriliyor) insan şaşırabiliyor.

    ayrıca örneğin mahşer'deki bir tıkanmayı nasıl çözdüğü veya carrie'nin fikrinin nereden çıktığı gibi gayet ilginç bilgileri hiç kapris yapmadan veriyor.

    yazarın felsefesini üç kelimede özetlemek gerekirse, plan yapmayın plan diyor. yazarlar bu konuda ikiye ayrılıyordur (bazen tek bir yazar da bu konuda ikiye ayrılıp bir o yana bir bu yana düşer) ama tahmin ediyorum ki her iki kesim de kitabın her bir bölümünü, kurguyu vs. en baştan planlayıp başlıkların altını sonradan doldurmaya çalışmanın üretkenliği ne kadar düşürebildiğini biliyordur.

    not 1: türkçe çevirisinde tek tük olsa da can sıkan hatalar var. adı "yazma sanatı" olan bir kitapta writer's block, kesinlikle "yazarlar bloğu" olarak geçmemeliydi örneğin. deyimin hem yazar tıkanması hem de "adres" şeklinde çift anlamlı kullanıldığı bir yerden bahsediyorum ve çevirmen bunu kasten böyle kullanmış olabilir ama bu tür durumlarda bir editörün veya çevirmenin notu, kitabın orijinal dilini bilmeyen okurlara son derece yardımcı olacaktır ve bu tür esprileri kavramalarını sağlayacaktır.

    not 2: hayatımda okuduğum ikinci stephen king kitabı bu oldu. birincisi, yazarın kendisinin de en kötü kitaplarından biri olduğunu söylediğini sonradan öğrendiğim şeffaf'tı*. onu okuduğumda bir kitabını daha okuyasım gelmemişti. geçen hafta yazma sanatı'nı okuyunca stephen king'den kaçmakla hata etmiş olabileceğimi düşünmeye başladım. beni zekasıyla tavlamış durumda şimdilik. bu yaştan sonra stephen king'i keşfetmeye başlayacağım bakalım. kimse "iyi yapıyorsun" - "kötü yapıyorsun" - "şu kitaptan başla" türü mesajlar yazıp bu bakir okurun heyecanını piç etmesin rica ederim. hayal kırıklığına uğrayacaksam da kendim uğrarım.

    not 3: çeviriyle ilgili aklımda kalmış başka bir detay da "beemer" meselesi. bir amerikalı arabasının beemer olduğundan bahsediyorsa kastettiği şey bmw'dir. saniyeler sürecek bir aramayla öğrenmek mümkün. çevirmenin demek ki böyle bir şey varmış deyip geçmemesi, şüpheci davranması gerekiyor.
13 entry daha
hesabın var mı? giriş yap