5 entry daha
  • ülkü tamer'in yaşam hatırlamaktır - anılar kitabı'nda anlattığı gaziantepli efsane kişiliktir.

    "kentte son günümdü. ertesi akşam trenle istanbul'a dönecektim. o gece annemle babam sinemaya götürdüler beni. nakıp ali'nin sinemasına.
    “iki film birden” izledik. sinemadan çıkarken, nakıp ali (nakipoğlu) beni gördü. “nasıl, beğendin mi filmleri?” diye sordu.
    “beğendim ama, gelecek program çok güzel. onu kaçıracağım,” dedim.
    “niye?” dedi nakıp ali. “önümüzdeki hafta oynatacağız.”
    “ben yarın akşam istanbul'a gidiyorum,” dedim.
    “talihine küs,” dedi nakıp ali.
    ertesi sabah dokuzda bizim kapı vuruldu. açtım. bir adam. “nakıp ali seni istiyor,” dedi.
    sinemaya gittim hemen. nakıp ali kapıdaydı. “gel, otur,” dedi. salonda bir koltuğa oturttu beni. görmek istediğim filmi on iki yaşındaki o çocuk için, sadece benim için oynattı.
    ----------
    türkiye'de ilk sinematek istanbul'da kurulmadı. antep'te kuruldu. “gaziantep sinema tiyatro derneği”ydi adı. (o zamanlar, 5o'lerin sonlarında, “sinematek” sözcüğünün varlığından bile habersizdik.) sevgili orhan barlas'la “anteplilere güzel filmler izlettirelim” diye bu derneği kurmuştuk. rauf kutlar da bizi destekleyince, nakıp ali'ye gittik.
    nakıp ali. “hayırlı bir iş yapıyorsunuz, sinemam sizin. ne zaman isterseniz kullanın,” dedi.
    adana'ya film almaya gittim. işletmecileri dolaştım. istediğim filmleri bulamıyordum. sanat filmi deyince neler neler koyuyorlardı önüme. sonunda akıllı bir işletmeci, “haa,” dedi, “sen edebi film istiyorsun.”
    yanımda carol reed'in adalar sürgünü'yle döndüm antep'e.

    derneğimizin açılış gecesi geldi çattı. nakıp ali'nin sineması tıklım tıklımdı. kültürle ilgili bir etkinlik olduğu için, valinin önerisiyle, milli eğitim müdürü bir konuşma yapacaktı filmden önce.

    müdür sahneye çıktı. içkiliydi. “sayın vali, sayın vali'nin hanımı, sayın savcı, sayın savcı'nın hanımı,” diye söze başladı. sonra, “bunlar bir dernek kurmuşlar. film gösterip halkın kültür düzeyini yükselteceklermiş. insan sinemaya niçin gider? insan sinemaya baldır bacak görmek için gider,” dedi, indi.
    donakalmıştık. birdenbire nakıp ali fırladı sahneye. “ben,” dedi, “bu bölgenin en eski sinemacısıyım. tahsilim yok. ama bildiğim bir şey var. insan sinemaya gider ve orada görmek istediğini görür. kimileri sinemaya güzel şeyler görmek için giderler. onlar güzel şeyler görürler. kimileri de sinemaya baldır bacak görmeye giderler. onlar da sadece baldır bacak görürler.”
    alkışlar arasında film başladı.
    ertesi gün orhan barlas'la oturup bir bildiri kaleme aldık, milli eğitim müdürü'nü kınadık. bildirimizi de vasıf güllüoğlu'nun baklavacı dükkânının camekânına astık.
    boşuna zahmet etmiştik aslında. nakıp ali'nin söylediklerine ne ekleyebilirdik ki!

    ------

    nakıp ali, güney doğu anadolu'da sinema açan ilk kişiymiş. ahşap asri sinema (sonradan “altı beton, üstü beton nakıp sineması” oldu) açılınca, antepliler bu yeniliğe büyük ilgi göstermişler. nakıp ali, “sinemam öğrencilere bedava. büyükler de gece okuluna yazılıp müdürden kâğıt getirirlerse, onlara da bedava,” demiş. koca koca adamlar, sinemaya gidebilmek için gece okuluna yazılıp okuma yazma öğrenmişler.

    -----

    nakıp ali, yine çocukluğumda, belediye'ye başvurdu. bilet fiyatlarını 25 kuruştan 35 kuruşa çıkarmak için.
    belediye'den yanıt geldi: “sinemana kalorifer yaptırırsan, koltuklan marokenle kaplatırsan, olur.”
    nakıp ali belediye'yi bastı o gün:
    “ulan, pazarda biber kendine kalorifer mi taktırdı da 8 kuruştan 10 kuruşa çıktı! patlıcan kendini marokenle mi kaplattı da 12 kuruştan 20 kuruşa çıktı!”

    nakıp ali'siz bir antep yine antep olurdu herhalde, ama bir başka antep olurdu.
hesabın var mı? giriş yap