2 entry daha
  • bikaç ay önce yayınlanan the florentine relation başlıklı makalede hakkında yeni bilgiler edindiğimiz tarihi bir krallık.

    1491'de bu malum krallık monarklarının arzusu ile hristiyanlaşmıştı. dikkatinizi çekerim, sömürgeci dinamiklerden yüzyıllar öncesinden bahsediyoruz! afrika'da hristiyanlığın sömürgecilik öncesi bildiğimiz öyküsünden (bkz: etiyopya) oldukça farklı bir şekilde gerçekleşen bu serüven, siyasal yapı için de oldukça dönüştürücü olmuştu. bir regimento değişikliğini güçlendirmek için öğrenciler bile gönderilmiş hatta. o yıllarda öğrenci demek potansiyel din adamı (kadını değil, avrupadayız!) demek hatırlatırım. vatikan ve lisbon'da elçilikler, bu şehirlere gönderilen öğrenciler ve latin isimlerinin kraliyet ailesi tarafından benimsemesi gibi durumların şahidi tarihi belgeler var elimizde.

    afonso ı isimli kral 1520'lerde köle tacirliğinin kongo krallığını ilgilendiren ve avrupalı hristiyan krallıkların sadece bir ticari ortak rolünde olması gerektiğini savunmuş. yani köleleştiren de satan da ben olacağım, sadece alıcısı olabilirsiniz demiş.

    yukarıda bahsettiğim 1590'larda kongo'yu gezen santissimo sacrimento'nun imzasını taşıyan belgeden tadımlık birkaç bilgi

    -kral kendisine bağlılık gösteren soylulara ziyafetlerde eliyle yemek yedirirmiş. bu nedenle yemeğe en son başlayan kral ve kraliçe olurmuş.
    -jacalar ismiyle anılan göçebe ve yamyam bir topluluk varmış. bunların ismini duyanlar işi gücü bırakırmış kaçışırmış ortalıkta. insan eti dışında yemek yemezlermiş! insan etinden yaptıkları davul zarları korkunç bir ses çıkartırmış (kanımca biri bu misyoneri kandırmış, tıpkı osmanlı'ya gelen seyyahları kandıran gayrimüslimler gibi; ya da evliya çelebi'yi kendi anladıkları "objektif" kaynak sanan avrupalı tarihçiler gibi 19.yy'da)
    -kongo hristiyanları tanrının meleklerine diğer insanları yarattırdığını, kendisinin de gelip kongo'yu yarattığına inanırmış. misyonerimizin kendisi de aziz toma'nın gelip ibranice metinler (baya fiziksel kopya) bıraktığını ve bunların tıpkılarının brezilya'da dahi halklar arasına serpiştirildiğine inanmakta. çok da şeyetmemek lazım. bu bağlamda beni güldüren şey misyonerimizin "iki halk da zaten siyah" demeye getirmesi işi. sömürgecilik öncesi natal bölgesindeki tupi-guarana'ların neresi siyah? neyse
    -bölgede hristiyanlığın sadece ismi varmış da katolik pratikler asla gözlemlenemezmiş denmiş. kanımca farklı tür bir hristiyanlığı gözlemleyebilecek kapasitesi olmayan bu şahıs yüzünden oldukça değerli bir belgede kısıtlı gözlemler ile yetinmek zorundayız.
hesabın var mı? giriş yap