6 entry daha
  • kurumların olmadığı rejimlerde devlet bireyleri ezer. birey her yerde ve her zaman güçsüzdür. her zaman bir kuruma, korporasyona, sendikaya ihtiyaç duyar.

    avrupa’da ve ondan nüvesinden doğan abd’de, yani genel anlamıyla batı’da, devlet ile şahıslar arasında neredeyse her zaman kurumlar vardı. bunlar başta kral olmak üzere yer yer yönetici eliti dizginledi, yer yer ona rakip oldu. aristokrasinin, burjuvanın, ruhban sınıfının, loncaların, patricilerin veya pleblerin kendi kurumları üstünden rakipleriyle mücadele ettiği bir ortam düşünün. eskinin toplum sözleşmesi, monarşiler ile ayaktakımı olarak görülen halk arasında değil, yukarıda saydığım sınıfların kendi arasındaydı. bu sınıfların kendi haklarını koruma çabasından legalist yapı doğdu. mö 1 yy. roma'sı da legalistti, ms 13. yy. ingiltere'si de. doğu'da asker ve ulema sınıfı vardı tabii ama bunlar devlete kilise veya mafya gibi bir alternatif oluşturmadı.

    batı'nın bugün hala güçlü kurumların gerekliliğine inanması ve bu kadar legalist olması bu sosyo-tarihsel arka plana dayanır. onlar için yazılı bir kanun olmalı. adalet timsali mükemmel insanlar olmalarından değil, kendi haklarını uzun süreliğine ancak kanun yoluyla koruyabileceklerini ve rakiplerinin kendilerinden fersah fersah ileri gitmesinin önünü bu sayede kesebileceklerini bildikleri için kanuna uyulmalı ve artık rakip olmaktan ziyade burjuva devletinin potası altında erimiş kurumları aracılığıyla kanuna riayet edilip edilmediği denetlenmeli.
hesabın var mı? giriş yap