• orijinali l'heure d'ete; festivalin* "uluslararası yarışma" bölümünde yaz saati ismi ile gösteriliyor, altın lale için yarışıyor.

    filmde çok kıymetli bir sanat eseri koleksiyonuna sahip annelerinin ölümünün ardından, 3 kardeşin geride kalan ev ve bu eserlerin akıbetine karar verişleri anlatılıyor. ancak koca film sadece bu veraset davası çerçevesinde sıkışmış kalmış; eserlerin değeri ile ilgili gereksiz uzayan konuşma ve sahneler filmin neredeyse yarısını domine etmiş. şu kısım festival kitapçığı tanıtım yazısından: "... aile eşyalarından vazgeçerken çocukluk anılarının, geçmişlerinin ve gelecekle ilgili planlarının da yok oluşuyla yüzleşirler". halbuki film bu tarz bir karakter çözümlemesinden o kadar uzak ki. yok olan herhangi bir gelecek planına tanıklık etmek bir yana; ne frederic, ne de jeremie ve adrienne'in anıları, geçmişleri hakkında en ufak bir ipucu yok. frederic'in özel hayatından küçücük bir kuplenin sunumunu yapan karakol sahnesi ise o genel çözümleme eksikliği çerçevesi içerisinde alakasız biçimde detay kalmış. frederic'in kızının bize sunulan kişiliği düşünüldüğünde sondaki "babaannem öldü" tribi de hiç inandırıcı olamamış.

    güzel tarafı orsay müzesi'nin daha evvel hiç görmediğim (public gösterime açık olduğunu da sanmıyorum), eserlerin restorasyon ve depolamalarının yapıldığı atölyeler kısmını görebilmek oldu. hakikaten o kadar ciddi bir kadro istihdam ediliyor mu orada bu işler için, yoksa "film icabı" mıydı bilemedim. gene de içim gitti, orada olasım heykel onarasım geldi.

    bir de filme festival kitapçığında "assayas'ın en iyi filmi olarak övülen" biçiminde bir lansman layık görülmüş; bu lansman üzerine juliette binoche da ilave olunca insan epeyce umutlanıyor tabi, hayal kırıklığında onun da etkisi olabilir. fakat en iyisi hakikaten summer hours ise, benim şu halde assayas'ın diğer filmlerini hiç izleyesim kalmadı.
5 entry daha
hesabın var mı? giriş yap