5 entry daha
  • katolik bir papazın desteği ile berlin’de hukuk okumaya başlayan schmitt, çoğulculuğa (plüralizme) ve parlamenter sisteme karşıt fikirlerinin oluşmasında katolik devlet şekli/yaşam tarzı aile hayatından akademik hayatına uzanan muhitinde etkili olmuştur. özellikle de -roma katolisizminin- düşünürümüz üzerinde ki etkisini, ‘biçimsel mükemmelliğe ulaşmış otokratik yapıya’ duyduğu hayranlığın izlerini bulabiliriz. herhalde eserlerinde donosco cortes’in ‘anti-demokratik devlet öğretisine beslediği sempatinin kökenlerini burada arayabiliriz’.

    schmitt’i başta uluslararası siyaset bağlamında etkileyecek düşünürlerden biri machiavelli’dir. ancak iki düşünür arasında kavramlara yaklaşım açıdan nüans farklılıkları bulunmaktadır. machiavelli’nin kaba bir laiklik etrafında dinin pragmatik amaçlarca kullanılması gerektiği ve insanlarında özünde bulunan kötülüğün dinsel referanslardan ziyade sahiplenme isteğinden ötürü kaynaklandığını eserlerinden anlayabilmekteyiz. schmitt için geçerli olan ise hali hazırda kullanılan devlet teorisinin önemli kavramlarının sekülerleştirilmiş teolojik kavramlar olduğunun altını çizmesidir. dost-düşman ayrımı olarak siyasal kavramında önemli yer tutacak kavramsallaştırmasındaysa insani/dünyevi günahkarlıkla ilişkilendirmesi esastır. bu etkileşim yalnızca ideolojik düzlemde kalmayarak, tıpkı mahiavelli’nin yaşadığı dönemde gerçekleşen rejim değişikliği nedeniyle yaşadığı sürgün misali, schmitt’in nürnberg’te ki tutukluluk sonrası vefat edinceye dek yaşadığı yere ‘san casciona’ adını vermesine neden olacaktır.
    kaleme aldığı metinlerin mahsus tarihselliği içinde irdelediğimizde ‘siyasi ilahiyat’ ile devlet kavramlarını yerleştirirken, dinsel mahiyetle ilişikleştirmesi, egemenlik üzerine olan tezlerinin ilerleyen zamanlarda ‘karar verene’ işaret etmesi, kısaca din biliminden türetmesi rastlantısal değildir. karar veren tanıtlamasında, 1934 yılında hitler’in emri ile 100’e yakın insanın öldürülmesi ile ilgili ‘önder’lik ve ‘en yüksek yargıç’ sıfatlarını geliştirmesi, bu rastlantısal olmayan duruma ve meşrulaştırma işlemlerine dair örneklerinden biridir. önderlik ve en yüksek yargıç gibi bu tür yüksek statünün kullanılmasına işaret eden kavramlar desizyonizmle yakından alakalıdır.

    hobbesyen bir tanımla ‘yasayı yapanın otorite’ olduğunu biliyorsak, schmitt’in ‘egemen olağan üstü hale karar verendir’ sözünü bu doğrultuda takip edebiliriz. ki devlet ‘bella omnu kontra omnes’e (herkesin herkesle savaş hali) son verebilecek, farklı toplumsal gruplar arasındaki fikir çatışmalarına sona erdirebilecek ‘egemendir’. bunu da ancak ‘egemen bir kararla’ gerçekleştirebilir. desizyonizm kavramı ‘siyasi ilahiyat’ eserinde ilk kez kullanılmış, egemenin istisnai durumda yani kriz anlarında vereceği karar anlamına gelmektedir. egemen, tanrı, halk, millet, sınıf, sendika değildir; egemen toplumlarda vuku bulan olaylar sonucunda oluşan durumlara ‘istisna’ olduğuna karar veren kişi ya da birliklerdir.
    schmitt, yaşadığı yıllarda weimar cumhuriyeti’nde uygulanan parlamentarizm sonucunda gerçekleşen istikrarsızlık ortamından şikayetçidir. parlamenter sistemin işlevsel ‘kitleleşerek tözsel olmasa da özdeşliğe ulaşabilen reel halkın politik birlik olarak ortaya çıkarma’ yanı olabilmesine karşılık, weimar cumhuriyeti’nde yaşanan partiler arası uyuşmazlık ve oydaşlıktan yoksunluk bu işlevsel yanın çalışmasına izin vermiyordu. siyasal sistemin tıkanmasına karşılık, rutinleşen bu durumu sona erdirecek, istisnai olduğuna karar verecek kiş/heyet yoksunluğu mevcuttu. (burada bizim konumuz olmamasına karşılık nasyonal sosyalizm bu keşmekeş ortamda filizlenmeye başladı.) schmitt, bize weimar örneği ve diğer liberal parlamenter demokrasilerde karşılaşılabilecek, liberal anayasanın teorisi ile siyasetin pratiği arasında yaşanacak uyuşmazlıklara işaret ediyor. schmitt’in bahsini ettiği kriz anını bir çok siyasal rejimin öngördüğünü özellikle weimar cumhuriyeti anayasası’nın 48. maddesinden anlayabiliyoruz.

    egemenlik açısından çoğulcu hukuk rejimleri açısından anayasanın reddedildiği bir toplumsal ortamda hukuki çerçeve içinde olağanüstü hal/kriz anı belirtilmiş ise bile hukuksal bir düzlemden çıkacaktır. egemenliği tayin etmede kaba kuvvet, silah ve güç belirleyici olacaktır. yasaların ve normların fiilen ortadan kalktığı bir ortamda ne hukuk ne de hukuku tesis edecek/üretecek düşünce vardır.
58 entry daha
hesabın var mı? giriş yap