• artık adet oldu, bu sene de bir bankacılık krizi yazısı yazayım dedim. esasında zaten hali hazırda içinde bulunduğumuz küresel bankacılık krizi içerisinde, ayrı bir ilgiyi ve dolayısıyla sözlükte başlığı hak edecek bir durum olmasa emin olun yazmazdım bu yazıyı. yaklaşık bir sene evvel 2008 abd bankacılık krizi hakkında yazarken şöyle bir giriş yapmışım "gök tepemize çöküyor gibi bir intiba bırakmaktan azami ölçüde imtina ettiğimi belirterek konumuza girelim". heyhat, bu sefer bu kadar temkinli olamayacağım. zira, bu sefer bizden 15.000 km uzaktaki bir ülkeden değil bizzat bulunduğumuz kıta ve ülkemizden bahsediyorum.

    efendim, malumunuz son 10-15 senedir finans sektöründe kaldıraç oranları çok hızlı bir şekilde arttı. yine son 5-6 senedir de, bütün dünyada hem kaldıraç nedeniyle hem de fiziki nedenlerden dolayı acaip bir likidite bolluğu yaşandı. bu bolluk nedeniyle, aslında hiç açılmaması gereken krediler yine hiç açılmaması gereken kişi veya kurumlara açıldı. bıldırki hurmalar gelir götünü tırmalar misali, bu krediler 2008 yılında abd'de bankacılık krizini patlatıverdi ve yüzyıllık bankaları devirdi. şimdi gelelim atlantiğin öteki tarafına.

    görünen o ki, abd için ninjalara* verilen mortgageler neyse, batı avrupa için de doğu avrupa başta olmak üzere gelişmekte olan ülkelere açılmış olan krediler de o demek. hatta daha da kötüsü. sadede gelirsek, kısaca batı avrupa bankaları, gerek lokal iştirak bankaları üzerinden gerek direkt olmak üzere sadece doğu avrupaya 2 trilyon $'a yakın bir parayı gömmüş durumdalar ve yine görünen o ki, bu kredilerin ciddi bir kısmının geri dönmeme durumu var.

    şimdi burada iki sorun var. birincisi, bu kredi krizinin giderek daha fazla ayyuka çıkması bizim de içinde bulunduğumuz doğu avrupa bölgesine olan para akışını tamamen durdurmak üzere. hani derler ya, şuyuu vukuundan beterdir diye. aynen öyle, örneğin geçen hafta moodys ipnesi, yangına bir odun daha attı ve doğu avrupa'da kredi riski taşıyan bankaların notunu düşüreceğini açıkladı. bu ne demek? bundan kelli, bu ülkelere kredi açan bankanın notunu kırarım dedi açıkça. yani kredi kaynaklarımız çok ciddi şekilde kuruyacak. örneğin, bizim bankalar bu bahar sendikasyon kredilerinin yarısını yapabilirlerse yatıp kalkıp dua etsinler. daha da kötüsü, doğu avrupa'nın bu kredi daralmasından* ne kendi imkanları ile ne de normal piyasa koşulları ile kurtulmasına imkan yok. dolayısıyla, nasıl abd'de federal hükümet parayı basıp bankaları kurtardıysa*, doğu avrupa'yı da birilerinin kurtarması gerek. peki ama kim? geçen çeyrek ekonomisi %8 daralmış olan almanya mı yoksa ahı gitmiş vahı kalmış ingiltere mi? yoksa sünepe fransızlar mı?

    ikinci sorun ise, sıkıntı sadece doğu avrupa'da değil gibi gözüküyor. irlanda, yunanistan, italya ve ispanya gibi gelişmiş ülkelerde dahi çok ciddi sorunlar söz konusu. üstelik ecb'nin imkanları da, fed kadar geniş değil. örneğin, fed rahatlıkla quantitative easing yoluna gideceğim diyebiliyor. ecb'nin bunu yapabilmesi için bütün üye ülkelerinden izin alması gerek ki, bu çok zor.

    eski habsburg zamanlarına özenmiş olsalar gerek, bankacılık sektörü, doğu avrupa'da çok ciddi riskler (230 milyar €) almış avusturya, avrupa birliği'nin doğu avrupa ülkelerine acil kaynak aktarması için lobi yapmakta ve ortada 200 milyar €'luk bir paket lafı dönmekte lakin kendi ülkelerinde çok ciddi kriz yaşayan diğer batı avrupa ülkeleri bu kadar bir yükün altına habsburgculuk oynayan avusturya'nın götünü kurtarmak için girecekler mi? ayrıca 200 milyar € yeterli olacak mı?

    ve çirkin ördek yavrusu türkiye. malumunuz, biz de son 5-6 sene içerisinde özellikle avrupa'dan bize akan kredi kaynaklarına bağımlı hale geldik. içeride ciddi bir kredi stoğu oluştu. üstelik sadece kredi değil, hem dış ticaret hem de turizm gelirlerimiz direkt olarak avrupa'ya bağlı. üstelik ne avrupa birliği üyesiyiz ne siyasi ne de coğrafi stabilitemiz var. siktiriboktan ekonomi politikaları sağolsun ne emek yoğun ne de sermaye yoğun üretim yapabiliyoruz. arada bir yerde sıkıştık kaldık. istihdam sağlayan emek yoğun sektörlerden el ayak çektirildik ama bunları teknoloji üreten, katma değeri yüksek üretimle ikame edemedik. yani kısaca ne pakistan olabiliyoruz ne de güney kore. katma değer üretiminde, güney kore'yi bırak bir slovakya ayarında bile olamıyoruz. başbakan sürekli biz büyük ülkeyiz vs diye sallıyor ama neye istinaden sallıyor ben anlayabilmiş değilim. bizim şu an uluslararası finans piyasalarında satacak, iş yapacak hikayemiz nedir ben çözemedim. avrupa birliği'nin şu anki durumu ile bile çatırdadığı gerçeği ortadayken ab'nin genişlemesi ve türkiye'nin ab üyeliği suya yatmış gibi gözükmekte. yıllarca bu palavra ile finans çevrelerinde pr yapıldı hali ile artık yemiyor.

    bu sene kapatmamız gereken 20-25 milyar $ civarında bir açığımız var. ha bu da turizm gelirleri aynı kalırsa ki, ben şok bir düşüş olabileği kanaatindeyim. oturacaksın bu adamlar ile* tıpış tıpış yapacaksın anlaşmanı. ha diyorsan ki, ben seçimlere kadar sallarım, seçimin bittiği hafta atarım imzayı, imf'nin fonları tükenmek üzere bundan da haberin olsun. yok ben hakikaten anlaşma yapmayacağım diyorsan, döviz kurlarında ciddi bir yükseliş sonrası döviz bazlı kredi kullandığı için batacak şirketlerin ve kapanacak fabrikaların hesabını bu halka verirsiniz artık.

    korkum şu ki, türkiye'de ekonomi yönetimi kesinlikle olayın vehametini anlayabilmiş değil. velhasıl 2009 çok zor geçecek. sonuç olarak istihdamda türkiye tarihinde görülmemiş müthiş bir daralma bekliyorum.
6 entry daha
hesabın var mı? giriş yap