54 entry daha
  • nuri bilge ceylan'ın uzun metrajlı ilk filmi. herkesin bir şekilde yaşadıklarından, yaşamdan izler bulup içinde bir şeylerin düğümlenmesine neden olacak sahnelerle, diyaloglarla örülmüştür. nuri bilge ceylanın sadece kasaba hayatında olan gerçekleri değil, evrensel olan bazı durumları en sade şekilde ortaya koyuşudur bu film.

    --- spoiler ---
    sınıfta yanındaki yiyecekleri kokan çocuğun bundan utanması, mahçup olması. hocanın duyarsızlığı, öğrencinin yanında oturan çocuğun ona gülmesi. bir insanı öldüren başka bir insanın görüntüsü gibi insanın nasıl acımasız olabileceğini anlatıyor. o taze ruhlar böyle ufak görünen darbelerle dövülerek bambaşka hal almıyor mu, içindeki sevecenliği kaybolmuş yetişkinlere dönüşmüyorlar mı?

    dedenin ilerleyen yaşına rağmen "bir yirmi yıl daha yaşamak isterim" deyişi, gözlerinin ışıldaması. sürgünden döndüğünde bir tas yemek ve yatacak yeri olursa asla şikayet etmeyeceğini söylemesi. yaşamak, hayatta kalmak çok tatlı, çok. ölümü çok uzak gören ruhların unuttuğu bu gerçek işte. zor da olsa yaşamak güzel mi?

    amerikada okuyup gelmiş, eğitimli oğulun bilgilerini ortaya dökerken bir yandan da burnunu karıştırması. insan değil mi sonuçta, kim kusursuz ki?

    film bu soruların cevaplarını aramıyordu, sonuca da varmıyordu zaten (filmin başı ve sonunda herhangi bir olay gelişmiyordu, sabit bir durum vardı ortada, o da hayatın kendisi.)

    --- spoiler ---
169 entry daha
hesabın var mı? giriş yap