35 entry daha
  • wobegon gölü etkisi olarak da geçiyor. bir tıp doktoru tarafından a.b.d'de, 1987'de, 50 eyaletin ilk okul başarılarının ülke ortalamasının üstünde olduğunu iddia etmesi sonucu ortaya atılmış. yani amaç, yöntem, deney, neden, sonuç içermeyen; tek bir veriden yola çıkılarak oluşturulmuş bir teori.

    özellikle yaşadığımız bu yoğun atmosferde, bireysel psikoloji bazında doğru imiş gibi geliyor. bir kaç yıl önce epey popüler olan, yine çok sevdiğimiz dunning kruger etkisini de destekler görünüyor.

    bana kalırsa ortada bir durum var. yani birilerinin kendini olduğundan iyi görüyor gerçekten. ne var ki, insanların %95i kendini diğerlerinden iyi görüyor deyip işin içinden çıkılamıyor. çünkü durum bu ise, herkesin kendinin %5 içinde olduğunu düşüneceği açık.

    civardaki en iyi kek, kahve, doktor vb gibi kavramlar mevcuttur. olmasa idi, bazı işletme ve kişiler daha fazla tercih ediliyor olmazdı. zaman ve mekan sınırlandırıldığında "en iyi" kavramı biraz daha anlamlı bir hal kazanıyor. tabi bir de popülizm diye bir kavram var ama şimdi ona girmeyelim.

    kimsenin çok ciddi bir ameliyat için "ben çok iyi biliyorum zaten tıbbı falan" diyerek popülist bir doktora yönlendiğini görmedim. enteresan ve mucizevi bir şekilde konu buna benzer dolaylılık olmadan(aldığı besin maddesinin uzun vadede kanser yapabilme ihtimali vb) karşılaşılmış bu tür yaşam/ölüm meselesi bir konu olunca çoğunluk çevresindeki güvendiği bir uzmana danışıp, bu ameliyatı yapabilecek ulaşabileceği en iyi doktor hakkında bilgi alıyor.

    konu "en iyi kek" ya da "en doğru yönetici tavrı" olunca herkes kendi beğenisinin en iyisi olduğunu; bir uzmana danışmadan, bir hatta bir kaç uzmanın konu ile ilgili yazılarını bir satır okumadan, iddia edebiliyor. cidden sihirli bir durum.

    sevdiğim kekin de mi en iyisi olduğunu iddia edemeyeceğim? et. ben ediyorum ara sıra, arkadaş arasında, hobi olarak. bir aşçılık okulu-kek pasta şefi eğitimi almış insan gelip "mutfak bilimleri açısından değerlendirildiğinde en iyi kek bu değildir, tam kabarmamış" dediğinde. "eyvallah, doğrudur ama ben böyle seviyorum" diyebiliyorum. dahası mutfak bilimleri insanı bana ikram ederse, bir de "en iyisini" deniyorum. bu tip davranışlarda hiç bir sakınca olmadığı gibi benliğin bütünlük-süreklilik duygusuna olumlu katkısı da her şeyi reddetmekten kat kat fazladır.

    kek olunca konu, tabi ki çok basit. ısırırsın ve rezalet bir şey ise bile tükürüp yoluna devam edersin. (aslında o kadar basit değil de... neyse, insanların şartlanmaları nedeniyle deneyimlerinin beden-ruh üzerindeki etkilerini görmezden gelmesi de mümkün, ama şimdilik geçiyorum)

    konu ideolojiler olunca, "karşıt görüşü bir ısırayım, beğenmezsem almam" diyemiyoruz. doğal olarak. çünkü ideolojiler genellikle benliğin çekirdeğinde konuşlanıyor. şimdi bu konuya da dalarsam yazıyı toparlayamayacağım.

    sonuç olarak hepimiz bir şeylerde bir diğerinden daha iyi olabileceğimiz gibi, lokal ya da büyük skalalarda, yaptığımız işlerde, yeterince objektif kriterlere göre, en iyilerden biri olabiliriz. insanlıkta, en iyi manikürü yapabilmekten tutun astrofizik alanında çığır açmaya kadar giden inanılmaz bir yetenek yelpazesi mevcut hatta mahallenin en iyi manikürünü yapan çok iyi bir astrofizikçi bile olmak mümkün ve bu çok güzel bir şey. çok fazla alanda çevrenizden daha iyi olduğunuzu düşünüyor iseniz, ya çevreniz çok şey... ama büyük ihtimalle, üzülerek söylüyorum, wobegon gölü sendromundan mustaripsiniz.
hesabın var mı? giriş yap